92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Biraz büyük
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sık sık buyruk veren, buyruk verir gibi konuşan
1. Karısının buyurgan bilgiçliğine, yukarıdan ilgisine katlanabilmesi, artık son derece güç.
1. Karısının buyurgan bilgiçliğine, yukarıdan ilgisine katlanabilmesi, artık son derece güç.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kesin hüküm bildiren
1. Tümceyi sonlandıran buyurgan nokta yerine, sorulara açık, bitimsiz üç noktayı yeğlediklerini belirtmişti.
1. Tümceyi sonlandıran buyurgan nokta yerine, sorulara açık, bitimsiz üç noktayı yeğlediklerini belirtmişti.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Buyurgana yakışır bir biçimde
Telaffuz : buyurga'nca
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını kesin olarak söylemek, emretmek
1. Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur.
1. Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur.
2. Söylemek, demek, düşüncesini bildirmek
1. Bir şey mi buyurdunuz?
1. Bir şey mi buyurdunuz?
2. Çok doğru buyuruyorsunuz.
2. Çok doğru buyuruyorsunuz.
3. -e , -e , -e , -e , Gelmek, gitmek, geçmek, girmek
1. Salona buyurmaz mısınız?
1. Salona buyurmaz mısınız?
4. -i , -i , -i , -i , Almak
1. Buyurunuz kahvenizi!
1. Buyurunuz kahvenizi!
5. yardımcı fiil , yardımcı fiil , yardımcı fiil , yardımcı fiil , Etmek, eylemek
1. Size karşı derin hürmeti vardı, lütuf buyurur sorarsanız yalnızlığını hissetmez.
1. Size karşı derin hürmeti vardı, lütuf buyurur sorarsanız yalnızlığını hissetmez.
1. şaka yollu , şaka yollu , şaka yollu , şaka yollu , beklenmedik kötü bir durum karşısında üzüntü anlatan bir söz
1. bir şeyin, bir kimsenin çekiciliğinden kurtulamamak
1. Durup durup başıma gelenlerin büyüsüne kapılıyordum.
1. Durup durup başıma gelenlerin büyüsüne kapılıyordum.
1. -i , -i , -i , -i , Büyütme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Şimdi sesimizin puntosunu yine büyütebiliriz.
1. Şimdi sesimizin puntosunu yine büyütebiliriz.
2. Büyütmeye gücü yetmek
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Cisimleri büyüterek gösteren alet, pertavsız
1. Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil.
1. Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil.
büyütken doku
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Büyümeye yol açan
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Sürgen doku
1. isim , isim , isim , isim , Büyütmek işi
1. Mesele biraz serinkanlı düşünülürse pek fazla büyütmeye de değmezdi.
1. Mesele biraz serinkanlı düşünülürse pek fazla büyütmeye de değmezdi.
2. Birisi tarafından yetiştirilmiş kimse
1. O, filancanın büyütmesidir.
1. O, filancanın büyütmesidir.
3. gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , Uzakta duran cisimlere dürbün vb. bir araçla bakıldığında cismi gören açının çıplak gözle bakıldığı zamanki açıya oranı
1. -i , -i , -i , -i , Büyük duruma getirmek, genişletmek
1. Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil.
1. Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil.
2. Yetiştirmek, bakmak
1. Beni doğuran, emziren, büyüten anacığımı bunlara değiştim.
1. Beni doğuran, emziren, büyüten anacığımı bunlara değiştim.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Abartmak, mübalağa etmek
1. Bir ara yine işi büyüttüğüne, hayale kapıldığına hükmetti.
1. Bir ara yine işi büyüttüğüne, hayale kapıldığına hükmetti.