Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
büyürek
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Biraz büyük


buyurgan
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sık sık buyruk veren, buyruk verir gibi konuşan

Örnek:

1. Karısının buyurgan bilgiçliğine, yukarıdan ilgisine katlanabilmesi, artık son derece güç.

1. Karısının buyurgan bilgiçliğine, yukarıdan ilgisine katlanabilmesi, artık son derece güç.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kesin hüküm bildiren

Örnek:

1. Tümceyi sonlandıran buyurgan nokta yerine, sorulara açık, bitimsiz üç noktayı yeğlediklerini belirtmişti.

1. Tümceyi sonlandıran buyurgan nokta yerine, sorulara açık, bitimsiz üç noktayı yeğlediklerini belirtmişti.


buyurganca
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Buyurgana yakışır bir biçimde


Telaffuz : buyurga'nca

buyurganlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buyurganlaşmak işi


buyurganlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Buyurgan duruma gelmek


buyurganlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buyurgan olma durumu


buyurma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buyurmak işi


buyurmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını kesin olarak söylemek, emretmek

Örnek:

1. Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur.

1. Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur.

2. Söylemek, demek, düşüncesini bildirmek

Örnek:

1. Bir şey mi buyurdunuz?

1. Bir şey mi buyurdunuz?

2. Çok doğru buyuruyorsunuz.

2. Çok doğru buyuruyorsunuz.

3. -e , -e , -e , -e , Gelmek, gitmek, geçmek, girmek

Örnek:

1. Salona buyurmaz mısınız?

1. Salona buyurmaz mısınız?

4. -i , -i , -i , -i , Almak

Örnek:

1. Buyurunuz kahvenizi!

1. Buyurunuz kahvenizi!

5. yardımcı fiil , yardımcı fiil , yardımcı fiil , yardımcı fiil , Etmek, eylemek

Örnek:

1. Size karşı derin hürmeti vardı, lütuf buyurur sorarsanız yalnızlığını hissetmez.

1. Size karşı derin hürmeti vardı, lütuf buyurur sorarsanız yalnızlığını hissetmez.


buyuru
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buyruk


buyurun cenaze namazına!
Anlamı:

1. şaka yollu , şaka yollu , şaka yollu , şaka yollu , beklenmedik kötü bir durum karşısında üzüntü anlatan bir söz


buyuruş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buyurma işi


büyüsel
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Büyü ile ilgili olan


büyüsüne kapılmak (veya tutulmak)
Anlamı:

1. bir şeyin, bir kimsenin çekiciliğinden kurtulamamak

Örnek:

1. Durup durup başıma gelenlerin büyüsüne kapılıyordum.

1. Durup durup başıma gelenlerin büyüsüne kapılıyordum.


büyüsüz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Büyüsü olmayan, sihirsiz


büyüsüzlük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyüsüz olma durumu, sihirsizlik


büyütebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyütebilmek işi


büyütebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Büyütme ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Şimdi sesimizin puntosunu yine büyütebiliriz.

1. Şimdi sesimizin puntosunu yine büyütebiliriz.

2. Büyütmeye gücü yetmek


büyüteç
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Cisimleri büyüterek gösteren alet, pertavsız

Örnek:

1. Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil.

1. Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil.


büyütken

İlgili Kelimeler:

büyütken doku

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Büyümeye yol açan


büyütken doku
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Sürgen doku


büyütme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyütmek işi

Örnek:

1. Mesele biraz serinkanlı düşünülürse pek fazla büyütmeye de değmezdi.

1. Mesele biraz serinkanlı düşünülürse pek fazla büyütmeye de değmezdi.

2. Birisi tarafından yetiştirilmiş kimse

Örnek:

1. O, filancanın büyütmesidir.

1. O, filancanın büyütmesidir.

3. gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , Uzakta duran cisimlere dürbün vb. bir araçla bakıldığında cismi gören açının çıplak gözle bakıldığı zamanki açıya oranı


büyütmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Büyük duruma getirmek, genişletmek

Örnek:

1. Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil.

1. Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil.

2. Yetiştirmek, bakmak

Örnek:

1. Beni doğuran, emziren, büyüten anacığımı bunlara değiştim.

1. Beni doğuran, emziren, büyüten anacığımı bunlara değiştim.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Abartmak, mübalağa etmek

Örnek:

1. Bir ara yine işi büyüttüğüne, hayale kapıldığına hükmetti.

1. Bir ara yine işi büyüttüğüne, hayale kapıldığına hükmetti.


büyüttürme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyüttürmek işi


büyüttürmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Büyütme işini yaptırmak


büyütülebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyütülebilmek işi