Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
büyülenebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyülenebilmek işi


büyülenebilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Büyülenme ihtimali veya imkânı bulunmak


büyüleniş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyülenme işi


büyülenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyülenmek işi, efsunlanma, afsunlanma, sihirlenme


büyülenmek fiil
Anlamı:

1. -den , -den , -den , -den , Büyüleme işine konu olmak, efsunlanmak, afsunlanmak, sihirlenmek, avurtlanmak

Örnek:

1. Düşlerimin tiyatrosuydu benim. Önümden geçerken bile büyülenirdim.

1. Düşlerimin tiyatrosuydu benim. Önümden geçerken bile büyülenirdim.


büyüleyebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyüleyebilmek işi


büyüleyebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Büyüleme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Büyüleme becerisi bulunmak


büyüleyiş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyüleme işi


büyültebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyültebilmek işi


büyültebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Büyültme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Büyültmeye gücü yetmek


büyülteç
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fotoğraf ve resim büyültmeye, büyültüp basmaya yarayan aygıt, agrandisör


büyültme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyültmek işi

Örnek:

1. İşin içinde bir büyültme, bir şişirme var.

1. İşin içinde bir büyültme, bir şişirme var.

2. Fotoğraf ve resimlere boyut kazandırma işlemi, agrandisman


büyültmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi büyük duruma getirmek, büyütmek

Örnek:

1. Art arda dizdiği engelleri gittikçe büyültüyor.

1. Art arda dizdiği engelleri gittikçe büyültüyor.

2. Resim, harita vb.nin daha büyük örneğini yapmak

Örnek:

1. Fotoğraf büyültmek.

1. Fotoğraf büyültmek.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Abartmak


büyülü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kendisine büyü yapılmış (kimse)

2. Büyü gücü olan, sihirli, afsunlu, efsunlu, füsunlu, füsunkâr, efsunkâr, sihirkâr

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok etkileyici

Örnek:

1. Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak / Rüyalarım kadar sade, güzeldin

1. Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak / Rüyalarım kadar sade, güzeldin


büyülülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyülü olma durumu, sihirlilik


büyüme

İlgili Kelimeler:

büyüme hızı, doğma büyüme, planlı büyüme

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyümek işi

Örnek:

1. Selim'in büyümesiyle ulu ağaca tırmanma özlemi de arttıkça arttı.

1. Selim'in büyümesiyle ulu ağaca tırmanma özlemi de arttıkça arttı.


büyüme hızı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İş gücü, doğal kaynaklar, donanım vb. temel değişkenlerin bir arada yoğrulması sonunda bir önceki yıla oranla adam başına düşen gerçek gelir artış hızı


büyümek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde, boyutlar artmak, irileşmek, eskisinden büyük duruma gelmek

Örnek:

1. Büyür güzellikleri, vücutları, kısmetleri çocuklar uyurken.

1. Büyür güzellikleri, vücutları, kısmetleri çocuklar uyurken.

2. Yetişmek

Örnek:

1. İhtiyar Süleyman Çavuş'un ellerinde büyüdüm.

1. İhtiyar Süleyman Çavuş'un ellerinde büyüdüm.

3. Yaşı artmak, yaşlanmak

Örnek:

1. Fakat büyüdükçe o kadar sevdiği bu oyunlara veda etmek lazım gelecekti.

1. Fakat büyüdükçe o kadar sevdiği bu oyunlara veda etmek lazım gelecekti.

4. Artmak, güçlenmek, şiddeti artmak

Örnek:

1. İkinci de okuduktan sonra kavga büyüdü.

1. İkinci de okuduktan sonra kavga büyüdü.

5. Sayıca artmak

6. Genişlemek

Örnek:

1. Barbarosların ülkesi büyüdükçe büyüyordu.

1. Barbarosların ülkesi büyüdükçe büyüyordu.

7. Önem ve değer kazanmak


büyümseme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyükseme


büyümsemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Büyüksemek


büyümüş de küçülmüş
Anlamı:

1. konuşması ve davranışları yaşına uymayan, büyüklerinki gibi olan

Örnek:

1. Küçücük gözlü, çokbilmiş suratlı, büyümüş de küçülmüş, kavruk bir oğlandı.

1. Küçücük gözlü, çokbilmiş suratlı, büyümüş de küçülmüş, kavruk bir oğlandı.


buyur etmek
Anlamı:

1. buyurun diyerek konuğu saygı ile içeri almak

Örnek:

1. Soldaki bahçeli kahveye buyur ettim.

1. Soldaki bahçeli kahveye buyur ettim.

2. sofraya çağırmak

Örnek:

1. Aliş'e de buyur ettiler, ekmek, peynir ve üzümden ibaret yemeklerini yemeye koyuldular.

1. Aliş'e de buyur ettiler, ekmek, peynir ve üzümden ibaret yemeklerini yemeye koyuldular.


buyur!
Anlamı:

1. `buyurun!` anlamında kullanılan bir seslenme sözü

2. `anlamadım, sözünüzü tekrarlayınız!` anlamında kullanılan bir seslenme sözü

3. `söyleyiniz, emrediniz!` anlamında kullanılan bir seslenme sözü


buyurabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buyurabilmek işi


buyurabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Buyurma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Buyurma becerisi bulunmak