Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
bulanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulanmak işi


bulanmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Bulama işine konu olmak, her yanı bir şeyle kaplanmak

Örnek:

1. Parfüme bulanmış bir ter, boyalı suratlarından buharlaşıyor.

1. Parfüme bulanmış bir ter, boyalı suratlarından buharlaşıyor.

2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Duruluğunu yitirmek

Örnek:

1. Havuz bulandı.

1. Havuz bulandı.

3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Parlaklığını ve açıklığını yitirmek

Örnek:

1. Hava bulandı.

1. Hava bulandı.

4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Mide bulantısı olmak

5. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Karışmak


bulantı

İlgili Kelimeler:

gönül bulantısı, iç bulantısı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Midede duyulan ve insana kusacak gibi bir duygu veren durum

Örnek:

1. Bu öneri ile karşılaştığım zaman duyduğum mide bulantısını şimdi bile duyuyorum.

1. Bu öneri ile karşılaştığım zaman duyduğum mide bulantısını şimdi bile duyuyorum.


bulantı vermek
Anlamı:

1. midesini bulandırmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bıkkınlık vermek

Örnek:

1. Gözlerime, kulaklarıma, beş duyuma birden tiksinti, bulantı veren bu manzaraların ortasında niye duruyordum?

1. Gözlerime, kulaklarıma, beş duyuma birden tiksinti, bulantı veren bu manzaraların ortasında niye duruyordum?


bulaşabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşabilmek işi


bulaşabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bulaşma ihtimali veya imkânı bulunmak


bulaşıcı

İlgili Kelimeler:

bulaşıcı hastalık

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Birinden başkasına geçen, bulaşan, sâri


bulaşıcı hastalık
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Mikrop, parazit, virüs vb. hastalık etkenleriyle yayılan hastalık


bulaşıcılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşıcı olma durumu


bulaşık

İlgili Kelimeler:

bulaşık adam, bulaşık bezi, bulaşık deniz, bulaşık deterjanı, bulaşık eldiveni, bulaşık gemi, bulaşıkhane, bulaşık iş, bulaşık makinesi, bulaşık suyu, bulaşık tozu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yiyecek veya içecekle kirletilmiş mutfak eşyası veya kap kacak

Örnek:

1. Gemide bulaşık yıkamak kolay iş değildi.

1. Gemide bulaşık yıkamak kolay iş değildi.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İz, etki, kalıntı

Örnek:

1. Daha balayının bulaşığı geçmedi.

1. Daha balayının bulaşığı geçmedi.

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kirli

Örnek:

1. Bulaşık kap.

1. Bulaşık kap.

4. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Düzensiz, karışık

Örnek:

1. Bu karmakarışık ve bulaşık âlemi kendi hâline bırakırdı.

1. Bu karmakarışık ve bulaşık âlemi kendi hâline bırakırdı.

5. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yapışkan, sulu

Örnek:

1. Böyle bir sivri akıllı, bulaşık biri çıkar ortaya, dirliği düzeni berbat eder.

1. Böyle bir sivri akıllı, bulaşık biri çıkar ortaya, dirliği düzeni berbat eder.


bulaşık adam
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Yolsuz, uygunsuz işler yapan, sataşma alışkanlığı olan kimse


bulaşık bezi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşıkları yıkamak için kullanılan bez


bulaşık deniz
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mayın tehlikesi olan deniz


bulaşık deterjanı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşık yıkarken kullanılan toz, sıvı veya krem biçimindeki temizleme maddesi


bulaşık eldiveni
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşık yıkarken kullanılan, plastikten yapılmış, geçirimsiz eldiven


bulaşık gemi
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Tayfalarında veya yolcuları arasında bulaşıcı hastalık bulunan gemi


bulaşık iş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yolsuz, uygunsuz, kirli iş


bulaşık makinesi

İlgili Kelimeler:

bulaşık makinesi tuzu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşık yıkamaya yarayan alet


bulaşık makinesi tuzu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşık makinelerinde yıkananların ve makine parçalarının üzerinde kireç kalıntısının oluşmasını engelleyen kimyasal bileşim


bulaşık suyu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşıkları yıkamak için kullanılan su

2. Bulaşığın yıkanmasıyla ortaya çıkan su


bulaşık suyu gibi
Anlamı:

1. kötü hazırlanmış, tadı tuzu olmayan (sulu yiyecek ve içecek)


bulaşıkçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İşi kirli kapları yıkamak olan kimse


bulaşıkçılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşıkçının yaptığı iş

Örnek:

1. Garsonluk bilmediğimden patronum beni önce bulaşıkçılığa verdi.

1. Garsonluk bilmediğimden patronum beni önce bulaşıkçılığa verdi.


bulaşıkhane
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kışla, okul, otel vb. yerlerde bulaşık yıkamaya ayrılan özel bölüm


Lisan : Türkçe bulaşık + Farsça ḫāne

Telaffuz : bulaşıkha:ne

bulaşıklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşık olma durumu

Örnek:

1. Kalbi güp güp vuruyordu. Ellerinde kan bulaşıklığı hissi. Bir yıkasa mı?

1. Kalbi güp güp vuruyordu. Ellerinde kan bulaşıklığı hissi. Bir yıkasa mı?