Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
bulaşılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşılmak işi


bulaşılmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Bulaşma işine konu olmak


bulaşıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşıvermek işi


bulaşıvermek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak bulaşmak


Telaffuz : bulaşı'vermek

bulaşkan
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bulaştığı yerden kolay temizlenemeyen, yapışkan

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sataşma, kavga etme alışkanlığı olan


bulaşkanlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşkan olma durumu


bulaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaşmak işi


bulaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir nesne, üzerine sürülen bir şey yüzünden kirlenmek

Örnek:

1. Tabak bulaştı.

1. Tabak bulaştı.

2. -e , -e , -e , -e , İstenilmeyen bir madde bir şeye sürülmek

Örnek:

1. Yüzüne gözüne yer yer kepek bulaşmıştı.

1. Yüzüne gözüne yer yer kepek bulaşmıştı.

3. -e , -e , -e , -e , Hastalık geçmek, sirayet etmek

Örnek:

1. Çocuğa suçiçeği bulaşmış.

1. Çocuğa suçiçeği bulaşmış.

4. -e , -e , -e , -e , Çatmak, sataşmak, tedirgin etmek

Örnek:

1. Atiye'nin ters ters yüzüne bakmasına aldırmadan yerde bir dirseğinin üstüne uzanmış keyifle yatan Seyit'e bulaştı.

1. Atiye'nin ters ters yüzüne bakmasına aldırmadan yerde bir dirseğinin üstüne uzanmış keyifle yatan Seyit'e bulaştı.

5. -e , -e , -e , -e , İstemeden veya rastlantı sonucu bir işe karışmak

Örnek:

1. Seninle hiç alakası olmayan bu işe bulaşmak istemiyorsun.

1. Seninle hiç alakası olmayan bu işe bulaşmak istemiyorsun.


bulaştırabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaştırabilmek işi


bulaştırabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bulaştırma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Bulaştırmaya gücü yetmek


bulaştırılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaştırılmak işi


bulaştırılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bulaştırma işine konu olmak


bulaştırıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaştırıvermek işi


bulaştırıvermek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Çabucak bulaştırmak


Telaffuz : bulaştırı'vermek

bulaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulaştırmak işi


bulaştırmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bulaşmasına yol açmak


bulatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulatmak işi


bulatmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bulaştırmak


bulayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulayabilmek işi


bulayabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bulama ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Bulamaya gücü yetmek


bülbül

İlgili Kelimeler:

bülbül çanağı, bülbülkonağı, bülbülyuvası, çeşmibülbül, tepeli bülbül, çalı bülbülü, yalı bülbülü

Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Karatavukgillerden, sesinin güzelliği ile tanınmış olan ötücü kuş (Luscinia megarhynchos)

Örnek:

1. Bülbül kafeste şarkı söylemez.

1. Bülbül kafeste şarkı söylemez.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sesi çok güzel olan kimse

Örnek:

1. Hanende Nedim Bey ki gençliğinde Boğaziçi'nin bülbülü, en sevgili kuluyken artık onun da ihtiyarlamaya, sesinin bozulmaya başladığı söylenirdi.

1. Hanende Nedim Bey ki gençliğinde Boğaziçi'nin bülbülü, en sevgili kuluyken artık onun da ihtiyarlamaya, sesinin bozulmaya başladığı söylenirdi.


Lisan : Farsça bulbul

bülbül çanağı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çok ufak kâse


bülbül gibi konuşmak (veya okumak)
Anlamı:

1. kolaylıkla konuşmak, okumak

Örnek:

1. Kadın bülbül gibi Fransızca konuşuyor.

1. Kadın bülbül gibi Fransızca konuşuyor.

2. itiraf etmek


bülbül gibi konuşturmak (veya söyletmek)
Anlamı:

1. itiraf ettirmek

Örnek:

1. Buluştukları zaman da onu bülbül gibi konuşturdu.

1. Buluştukları zaman da onu bülbül gibi konuşturdu.


bülbül gibi şakımak
Anlamı:

1. güzel sesle, neşeyle konuşmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , itiraf etmek