Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yatısız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Geceleri yatılmayan

Örnek:

1. Yatısız okul.

1. Yatısız okul.

2. Gündüzlü

Örnek:

1. Yatısız öğrenci.

1. Yatısız öğrenci.


yatışma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yatışmak işi


yatışmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hızı, etkisi azalmak, aşırılığı geçmek

Örnek:

1. Vapurun gürültüsü büsbütün yatıştı.

1. Vapurun gürültüsü büsbütün yatıştı.

2. Coşku, sinir, korku vb.nin etkisi azalmak, geçmek, sakinleşmek

3. Ayaklanma, kargaşa sakinleşmek, durulmak

Örnek:

1. Ortalık yatıştı.

1. Ortalık yatıştı.

4. Yan yana, kucak kucağa yatmak

Örnek:

1. Gölgesinde koyun, kuzu yatışır / Servidir, ladindir ormanlarımız

1. Gölgesinde koyun, kuzu yatışır / Servidir, ladindir ormanlarımız


yatıştırabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yatıştırabilmek işi


yatıştırabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yatıştırma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Yatıştırma becerisi bulunmak


yatıştırıcı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yatıştırma özelliği olan, yatıştıran, sakinleştiren

2. Ağrıyı, sızıyı gideren (ilaç), müsekkin, trankilizan


yatıştırıcılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yatıştırıcı olma durumu


yatıştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yatıştırmak işi

Örnek:

1. Her zamanki şakacılığı ve filozofça sözleri ile evin içindeki bu gergin havayı yatıştırmasını çok iyi becerirdi.

1. Her zamanki şakacılığı ve filozofça sözleri ile evin içindeki bu gergin havayı yatıştırmasını çok iyi becerirdi.


yatıştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir kargaşayı, ayaklanmayı bastırmak

Örnek:

1. Hükûmet kuvvetleri ayaklanmayı yatıştırdı.

1. Hükûmet kuvvetleri ayaklanmayı yatıştırdı.

2. Ölçülü, ılımlı, sakin davranmasını sağlamak, sakinleştirmek

Örnek:

1. O, tombul tombul iyimserliği ile beni yatıştırmak istedi.

1. O, tombul tombul iyimserliği ile beni yatıştırmak istedi.

3. Yumuşatmak, razı etmek

Örnek:

1. Ekrem'i zorla yatıştırıp bizim eve götürdüm.

1. Ekrem'i zorla yatıştırıp bizim eve götürdüm.


yatıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yatıvermek işi


yatıvermek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Ansızın yatmak


Telaffuz : yatı'vermek

yatıya kalmak
Anlamı:

1. gidilen yerde geceyi geçirmek


yatkın

İlgili Kelimeler:

akla yatkın, dili yatkın, eli yatkın

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir yana eğilmiş, yatık

2. Çok durmaktan sağlamlığını yitirmiş, çürük

Örnek:

1. Yatkın mal. Yatkın kumaş.

1. Yatkın mal. Yatkın kumaş.

3. Bir işte yeteneği, becerisi olan

Örnek:

1. Dolap çevirmeye, şantaj mesleğine ne kadar yatkın, ne kadar elverişli idi ise bu yeni konusunda da öyle olacağa benziyordu.

1. Dolap çevirmeye, şantaj mesleğine ne kadar yatkın, ne kadar elverişli idi ise bu yeni konusunda da öyle olacağa benziyordu.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Benimsemiş, alışmış, eğilimli

Örnek:

1. Yadırgamaya yatkındı ama görmüştü kızın oyununu.

1. Yadırgamaya yatkındı ama görmüştü kızın oyununu.


yatkın bulmak
Anlamı:

1. uygun görmek

Örnek:

1. Bugün birçoğumuzun romana yatkın bulmayacağı anlatımları pek rahat kullanmıştır.

1. Bugün birçoğumuzun romana yatkın bulmayacağı anlatımları pek rahat kullanmıştır.


Ön Takı : (bir şeye)

yatkınlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yatkınlaşmak işi


yatkınlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yatkın duruma gelmek


yatkınlık

İlgili Kelimeler:

akla yatkınlık, dili yatkınlık, eli yatkınlık, el yatkınlığı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yatkın olma durumu

2. Alışkanlıktan doğan yeti, meleke, mümarese


yatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yatmak işi

Örnek:

1. Çocuklara yatma zamanının yaklaştığını başıyla anlatan bir mürebbiye edasıyla duruyor.

1. Çocuklara yatma zamanının yaklaştığını başıyla anlatan bir mürebbiye edasıyla duruyor.


yatmak fiil

İlgili Kelimeler:

çekyat, hacıyatmaz

Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir yere veya bir şeyin üzerine boylu boyunca uzanmak

Örnek:

1. Dörtnala giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak.

1. Dörtnala giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak.

2. Uyumak veya dinlenmek için yatağa girmek

3. Yatay veya yataya yakın bir duruma gelmek, eğilmek

Örnek:

1. Rüzgârdan bütün ekinler yattı. Gemi sağa yattı.

1. Rüzgârdan bütün ekinler yattı. Gemi sağa yattı.

4. Geceyi geçirmek üzere bir yerde kalmak

Örnek:

1. Bu gece nerede yatacağız?

1. Bu gece nerede yatacağız?

5. Boş yere beklemek

Örnek:

1. Mallar depoda yatıyor.

1. Mallar depoda yatıyor.

6. İşlemez, çalışmaz durumda kalmak

Örnek:

1. Gemi limanda yatıyor.

1. Gemi limanda yatıyor.

7. Bir özellik kazanmak için bir şeyin içinde beklemek

Örnek:

1. Turşu sirkede yatıyor.

1. Turşu sirkede yatıyor.

8. Belli bir süreyi cezaevinde geçirmek

9. Ölü gömülmüş olmak

Örnek:

1. Mezarlık servilerinin altında ninelerim, teyzelerim yatarlardı.

1. Mezarlık servilerinin altında ninelerim, teyzelerim yatarlardı.

10. Düz bir duruma gelmek, düzleşmek

Örnek:

1. Kumaş iyice ütülenince yattı.

1. Kumaş iyice ütülenince yattı.

11. -le , -le , -le , -le , Cinsel ilişkide bulunmak

12. Bir düşünceyi veya bir öneriyi benimsemek, razı olmak

13. Heves etmek, eğilmek

Örnek:

1. Çalı süpürgelerinin kırmızı çiçeklerindeki bal kokusuna yatmışlardı.

1. Çalı süpürgelerinin kırmızı çiçeklerindeki bal kokusuna yatmışlardı.

14. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bulunmak, var olmak

Örnek:

1. Her ayrıcalık hevesinin kökeninde bir kompleks, bir göstermecilik duygusu yattığı görülür.

1. Her ayrıcalık hevesinin kökeninde bir kompleks, bir göstermecilik duygusu yattığı görülür.

15. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Olumsuz veya başarısız bir sonuç almak

Örnek:

1. Takım bu sezon yattı.

1. Takım bu sezon yattı.

16. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , İşsiz kalmak, çalışmamak

17. argo , argo , argo , argo , Bilerek yenilmek, şike yapmak


yatmalık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yatılacak yer veya bölüm

Örnek:

1. Bu buluşmadan az önce, çadırının yatmalığına geçmeden önce...

1. Bu buluşmadan az önce, çadırının yatmalığına geçmeden önce...


yatsı

İlgili Kelimeler:

yatsı ezanı, yatsı namazı, yatsı vakti

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güneşin batmasından bir buçuk, iki saat sonraki vakit, yatsı vakti

Örnek:

1. Babam yalnız ilk geceki fener alayına katıldı, yatsıdan az sonra eve döndü.

1. Babam yalnız ilk geceki fener alayına katıldı, yatsıdan az sonra eve döndü.

2. Yatsı ezanı

Örnek:

1. Gece olmuş, yatsılar okunmuş, daha damat bey gelmemişti.

1. Gece olmuş, yatsılar okunmuş, daha damat bey gelmemişti.

3. Yatsı namazı


yatsı ezanı
Anlamı:

1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Yatsı namazının vaktinin geldiğini bildirmek için okunan ezan


yatsı namazı
Anlamı:

1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Yatsı vakti kılınan namaz

Örnek:

1. Yatsı namazını kıldıktan sonra kaldığı han odasına döndü ve yatağına uzanıp uykuyu beklemeye başladı.

1. Yatsı namazını kıldıktan sonra kaldığı han odasına döndü ve yatağına uzanıp uykuyu beklemeye başladı.


yatsı vakti
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yatsı

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Akşam vaktinden sabah vaktine kadar geçen süre


yatuğan
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Kanun, santur vb. yatırılarak çalınan sazların ortak adı