92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yağı az
1. Yavan yemek.
1. Yavan yemek.
2. Katıksız
1. Birçok günler yavan ekmek bile bulamaz.
1. Birçok günler yavan ekmek bile bulamaz.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hoşa gitmeyen, tatsız
1. Hayatları gerçekten yavan ve dayanılmaz bir sıkıntıyla sonuçlanır.
1. Hayatları gerçekten yavan ve dayanılmaz bir sıkıntıyla sonuçlanır.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Görgüsüz, bilgisiz
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yavan duruma gelmek
2. Yozlaşmak
1. Gün günden daha yavanlaşıyoruz. Bunu da eski ile kıyaslayınca daha iyi anlıyoruz.
1. Gün günden daha yavanlaşıyoruz. Bunu da eski ile kıyaslayınca daha iyi anlıyoruz.
1. isim , isim , isim , isim , Yavan olma durumu
1. Her şeyde geçici, her şeyde ruhumun bir tarafını boş bırakan bir yavanlık vardı.
1. Her şeyde geçici, her şeyde ruhumun bir tarafını boş bırakan bir yavanlık vardı.
yavaş tütün, yavaş yavaş
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hızlı olmayan, ağır, çabuk karşıtı
1. Yavaş bir yürüyüş.
1. Yavaş bir yürüyüş.
2. Yumuşak huylu, yumuşak başlı
1. Yavaş adam. Yavaş at.
1. Yavaş adam. Yavaş at.
3. Alçak, hafif
1. Yavaş sesle konuşuyor.
1. Yavaş sesle konuşuyor.
4. zarf , zarf , zarf , zarf , Alçak, hafif bir biçimde
1. Yavaş tut, içinde kırılacak eşya var.
1. Yavaş tut, içinde kırılacak eşya var.
5. zarf , zarf , zarf , zarf , Hızlı olmayarak
1. Yavaş vurdu.
1. Yavaş vurdu.
1. `yumuşak huylu kimseler öfkelendiklerinde aşırı davranışlarda bulunurlar` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Hızı düşürülerek çekilmiş görüntü
2. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Ağır hareket eden (kimse)
1. argo , argo , argo , argo , abartarak konuşanlar için kullanılan bir söz
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yavaş bir biçimde, ağır ağır, adım adım, aheste aheste, aheste beste, sepil sepil
1. Yaptıkları işin akışından, gözleri yavaş yavaş ışıklarını buluyor, ruhlarının başıboş heyecanı duruluyor, çerçeveleniyor.
1. Yaptıkları işin akışından, gözleri yavaş yavaş ışıklarını buluyor, ruhlarının başıboş heyecanı duruluyor, çerçeveleniyor.
2. Azar azar
3. Gitgide
1. Ama bu yeni şiir, yavaş yavaş yayılıp birçok kimse tarafından da tutulunca iş değişti.
1. Ama bu yeni şiir, yavaş yavaş yayılıp birçok kimse tarafından da tutulunca iş değişti.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Burunduruk
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Oldukça yavaş bir biçimde, usulca
1. Genç kız otobüse binerken yaklaştı, yavaşça sordu.
1. Genç kız otobüse binerken yaklaştı, yavaşça sordu.
Telaffuz : yava'şça
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yavaş gitmeye başlamak, hızını azaltmak, yavaş olmak
1. Öfke ve siniri dalga gibi dinerek sesi yavaşladı.
1. Öfke ve siniri dalga gibi dinerek sesi yavaşladı.
1. -i , -i , -i , -i , Yavaşlatma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Yavaşlatma becerisi bulunmak
yavaşlatılmış hareket
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yavaşlatma işi yapılmak
1. isim , isim , sinema , sinema , isim , isim , sinema , sinema , Filmde hızlı hareketlerin ayrıntılarını gözlemeye yarayan sinema düzeni