Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
parkur
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Binicilik, bisiklet, atletizm, yürüyüş vb. sporların yapıldığı özel yol

2. Gezi ve yürüyüş yapılan özel yol


Lisan : Fransızca parcours

parlak
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parlayan, ışıldayan

Örnek:

1. Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu.

1. Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu.

2. Temiz ve ışıklı

Örnek:

1. Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı / Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı

1. Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı / Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Göze çarpacak kadar başarılı

Örnek:

1. Birinci İnönü Harbi'ni parlak bir zaferle kazandık.

1. Birinci İnönü Harbi'ni parlak bir zaferle kazandık.

4. kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , Yüzü güzel (oğlan)


parlaklaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parlaklaşmak işi


parlaklaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Parlak duruma gelmek


parlaklaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parlaklaştırmak işi


parlaklaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Parlak duruma getirmek


parlaklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parlak olma durumu, revnak

Örnek:

1. Taşlarımız öyle güzel parlardı ki o parlaklığı görme uğruna bütün gün sürekli silmeyi bile düşündüğüm olurdu.

1. Taşlarımız öyle güzel parlardı ki o parlaklığı görme uğruna bütün gün sürekli silmeyi bile düşündüğüm olurdu.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İlgi ve dikkat çekici olma durumu

3. gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , Bir ışık kaynağının verdiği ışığın, göz gibi bir alıcının üzerinde yaptığı etki


parlama

İlgili Kelimeler:

parlama noktası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parlamak işi

Örnek:

1. Abdi Bey'in sabırsız, çabuk parlamaya yatkın mizacına karısının tevekkülü ve sakinliği fena hâlde batıyor.

1. Abdi Bey'in sabırsız, çabuk parlamaya yatkın mizacına karısının tevekkülü ve sakinliği fena hâlde batıyor.


parlama noktası
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Alevlenme noktası


parlamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak

Örnek:

1. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak / O benimdir, o benim milletimindir ancak

1. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak / O benimdir, o benim milletimindir ancak

2. Bir ışık kaynağından gelen ışınları yansıtmak

Örnek:

1. Ayna parlıyor.

1. Ayna parlıyor.

3. Tutuşup alev çıkarmak

Örnek:

1. Pof diye gaz parladı ve zaten seyrek olan kirpiklerimi ütüledi.

1. Pof diye gaz parladı ve zaten seyrek olan kirpiklerimi ütüledi.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Mevkisi yükselmek

Örnek:

1. Nüfuzlu akrabasından yardım ve kendi mizaçgirliği sayesinde bir iki senede parlamış, büyük bir hariciye memuru olmuş.

1. Nüfuzlu akrabasından yardım ve kendi mizaçgirliği sayesinde bir iki senede parlamış, büyük bir hariciye memuru olmuş.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ün, san kazanmak, herkesçe tanınmak

Örnek:

1. Kendini nasıl müdafaa edebilip yâr ve ağyar nazarında parlayacak?

1. Kendini nasıl müdafaa edebilip yâr ve ağyar nazarında parlayacak?

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birdenbire öfkelenmek

7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ortaya çıkmak

Örnek:

1. Feride'nin yüzünde bir çocuk sevinci parladı.

1. Feride'nin yüzünde bir çocuk sevinci parladı.


parlamentarizm
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yürütme organının, seçimle kurulmuş yasama organlarına karşı sorumlu olduğu politik düzen

Örnek:

1. Parlamentarizmin türlü yararları içinde bazı sakıncaları oluyor.

1. Parlamentarizmin türlü yararları içinde bazı sakıncaları oluyor.


Lisan : Fransızca parlementarisme

Telaffuz : l ince okunur

parlamenter
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Milletvekili

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parlamentoya dayanan, parlamento ile ilgili

Örnek:

1. Parlamenter düzen.

1. Parlamenter düzen.


Lisan : Fransızca parlementaire

Telaffuz : l ince okunur

parlamenterlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Milletvekilliği


parlamento
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Başlıca görevi yasama, devlet bütçesini çıkarma, hükûmeti denetleme olan ve üyeleri halkoyu ile belirli bir süre için seçilen meclis veya meclisler, yasama kurulu, yasama meclisi, yasama organı

Örnek:

1. Parlamento, devlet statüsü ve millî ordu için yeni kanunlar neşretti.

1. Parlamento, devlet statüsü ve millî ordu için yeni kanunlar neşretti.


Lisan : İtalyanca parlamento

Telaffuz : parlame'nto, l ince okunur

parlatabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parlatabilmek işi


parlatabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Parlatma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Parlatma becerisi bulunmak


parlatıcı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parlatma özelliği olan (nesne)


parlatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parlatmak işi


parlatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir yüzeyi düzgün ve parlak duruma getirmek, parlamasını sağlamak

2. nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , İçki içmek

Örnek:

1. Piyaz, köfte, yarım şişeyi parlatayım, dedim.

1. Piyaz, köfte, yarım şişeyi parlatayım, dedim.

3. nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , Güzel, etkili, alışılmamış söz söylemek

4. Birini gereğinden fazla övmek


parlayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parlayabilmek işi


parlayabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Parlama ihtimali veya imkânı bulunmak


parlayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parlama işi

Örnek:

1. O gün de deniz su değil, inadına yemyeşil bir aydınlık, bir parlayıştı.

1. O gün de deniz su değil, inadına yemyeşil bir aydınlık, bir parlayıştı.


parlayıveriş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parlayıverme işi

Örnek:

1. En büyük zaafı da kendisine çıkar sağlayacak insanlara karşı bile yoktan yere parlayıverişleri idi.

1. En büyük zaafı da kendisine çıkar sağlayacak insanlara karşı bile yoktan yere parlayıverişleri idi.


parlayıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parlayıvermek durumu


parlayıvermek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Aniden parlamak


Telaffuz : parlayı'vermek