Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
parmakla sayılacak kadar az olmak
Anlamı:

1. çok az olmak

Örnek:

1. Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu.

1. Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu.


parmaklama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parmaklamak işi


parmaklamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Parmakla yemek

Örnek:

1. Balı parmakladı.

1. Balı parmakladı.

2. Parmakla dokunmak

3. Dürtmek


parmaklarını (birlikte) yemek
Anlamı:

1. yemeği çok beğenmek


parmaklı

İlgili Kelimeler:

iki parmaklı, kalem parmaklı, üç parmaklı, çift parmaklılar, tek parmaklılar

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parmağı olan

Örnek:

1. Kır düşmüş uzun saçlarını uzun parmaklı ve damarlı elleriyle kavradı.

1. Kır düşmüş uzun saçlarını uzun parmaklı ve damarlı elleriyle kavradı.


parmaklık

İlgili Kelimeler:

ızgara parmaklığı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dik ve biraz aralıklı olarak yan yana dizilmiş tahta, demir vb. çubuklarla yapılmış bölme veya korkuluk

Örnek:

1. Köşkün tahta parmaklıkları önünde rahatsız etmekten çekinerek hatır soruyorlar.

1. Köşkün tahta parmaklıkları önünde rahatsız etmekten çekinerek hatır soruyorlar.

2. Kesik veya yara bulunan parmağı korumak için üzerine geçirilen, çoğunlukla plastik kılıf


parmaklıklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parmaklığı olan

Örnek:

1. Sonra bahçenin demir parmaklıklı kapısından koşarak çıktı, rüzgâr gibi kayboldu.

1. Sonra bahçenin demir parmaklıklı kapısından koşarak çıktı, rüzgâr gibi kayboldu.


parmaklıksız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parmaklığı olmayan


parmaksı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Elin parmaklarını andırır biçimde olan


parmaksız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parmağı olmayan


parmıcan
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir tür İtalyan peyniri


Lisan : İtalyanca parmigiano

parnasizm
Anlamı:

1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , `Sanat sanat içindir` ilkesini benimseyen, genellikle şiirde kendini gösteren bir edebiyat akımı


Lisan : Fransızca parnassisme

parnasyen
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parnasizm yanlısı


Lisan : Fransızca parnassien

parodi
Anlamı:

1. isim , isim , tiyatro , tiyatro , isim , isim , tiyatro , tiyatro , Ciddi sayılan bir eserin bir bölümü veya bütününü alaya alarak, biçimini bozmadan ona bambaşka bir özellik vererek biçimle öz arasındaki bu ayrılıktan gülünç etki yaratan bir oyun türü


Lisan : Fransızca parodie

parola
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Askerlerin birbirlerini tanımalarını sağlayan ve kendi aralarında önceden kararlaştırdıkları kelime veya söz

Örnek:

1. Bir asker uzaktan, görünmeyen bir yerden parola soruyordu.

1. Bir asker uzaktan, görünmeyen bir yerden parola soruyordu.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Varılmak istenen amacı özetleyen söz

Örnek:

1. Öyleyse ya istiklal ya ölüm! İşte hakiki kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktı.

1. Öyleyse ya istiklal ya ölüm! İşte hakiki kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktı.

3. Gizlilik ortamında insanların birbirini tanımalarını ve anlaşmalarını sağlayan işaret

Örnek:

1. Her gelen, ilk iş olarak parolayı söyler. Parola her altı ayda bir değişir.

1. Her gelen, ilk iş olarak parolayı söyler. Parola her altı ayda bir değişir.


Lisan : İtalyanca parola

Telaffuz : paro'la

parpa
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kalkan balığının yavrusu


Lisan : Rumca

pars
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kedigillerden, genellikle Asya ve Afrika'nın sıcak bölgelerinde yaşayan, postu benekli, bazen de düz siyah, çevik, yırtıcı, etçil, memeli hayvan, leopar, panter, pelenk (Panthera pardus)


Lisan : Farsça pārs

parsa
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir izleyici topluluğu önünde yapılan gösteriden sonra toplanan para

Örnek:

1. Yıllardır parsa topladığı şehri geride bırakıp karanlık çökünceye kadar kırlarda yürüdü.

1. Yıllardır parsa topladığı şehri geride bırakıp karanlık çökünceye kadar kırlarda yürüdü.


Lisan : Farsça pārse

Telaffuz : pa'rsa

parsayı başkası toplamak
Anlamı:

1. bir emeğin karşılığını o emeği çeken değil, başka biri almak


parsel
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İmar yasalarına göre ayrılıp sınırlanmış arazi parçası


Lisan : Fransızca parcelle

parselasyon
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parsellere ayırma


Lisan : Fransızca parcellation

Telaffuz : l ince okunur

parselleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parsellemek işi


parsellemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Parsellere ayırmak

Örnek:

1. Geniş arazisini parselleyip sattı.

1. Geniş arazisini parselleyip sattı.

2. Çeşitli kişiler belirli bir toprağı aralarında paylaşmak

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çeşitli kuruluş veya iş yerlerinde mevki ve makamlara sahip çıkmak, paylaşmak


parsellenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parsellenmek işi


parsellenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Parselleme işi yapılmak