Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
parçalatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parçalatmak işi


parçalatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Parçalama işini yaptırmak


parçalattırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parçalattırmak işi


parçalattırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Parçalatma işini yaptırmak


parçalayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parçalayabilmek işi


parçalayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Parçalama ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Parçalamaya gücü yetmek


parçalayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parçalama işi


parçalı

İlgili Kelimeler:

parçalı bohça

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Birden çok parçadan oluşmuş

Örnek:

1. Parçalı etekler moda.

1. Parçalı etekler moda.

2. Mobilyacılıkta, parçalara ayrılarak yeniden başka biçimlerde oluşturulabilen, modüler


parçalı bohça
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Renk renk ve çeşit çeşit kumaş parçalarının birbirine eklenmesiyle yapılan bohça


parçalı bohça gibi
Anlamı:

1. birbirini tutmaz parçalardan oluşan


pardon
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , `Özür dilerim, affedersiniz` anlamlarında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Haydi in aşağıya da pardon mu diyorsunuz, ne diyorsunuz, onu söyle!

1. Haydi in aşağıya da pardon mu diyorsunuz, ne diyorsunuz, onu söyle!


Lisan : Fransızca pardon

pardösü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Serin havalarda öbür giysilerin üzerine giyilen, paltodan ince üstlük

Örnek:

1. Sırtında kumaştan kül rengi bir pardösü, ayaklarında da alçak topuklu kahverengi ayakkabılarla çıktı.

1. Sırtında kumaştan kül rengi bir pardösü, ayaklarında da alçak topuklu kahverengi ayakkabılarla çıktı.


Lisan : Fransızca pardessus

pardösülü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pardösüsü olan

Örnek:

1. Bir ara pardösülü, süklüm püklüm bir adam kapıdan girecek oldu.

1. Bir ara pardösülü, süklüm püklüm bir adam kapıdan girecek oldu.


pardösüsüz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pardösüsü olmayan

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Pardösüsü olmayarak


pare

İlgili Kelimeler:

pare pare, ciğerpare, palaspare, şekerpare, varakpare, yekpare

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Parça, kısım

2. Tane, adet

Örnek:

1. Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi / Yeni doğmuş ayı gördükleri yerden geliyor

1. Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi / Yeni doğmuş ayı gördükleri yerden geliyor


Lisan : Farsça pāre

Telaffuz : pa:re

pare pare
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Parça parça


parfüm
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güzel koku

Örnek:

1. Parfüme bulanmış bir ter, boyalı suratlarından buharlaşıyor.

1. Parfüme bulanmış bir ter, boyalı suratlarından buharlaşıyor.

2. Şişelenmiş güzel koku


Lisan : Fransızca parfum

parfümcü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parfümeri ürünleri üreten veya satan kimse


parfümcülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parfümcünün işi


parfümeri
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çeşitli kozmetiklerin ve kokuların yapımı ve satımı

2. Kozmetiklerin ve kokuların tümü

3. Bunların satıldığı dükkân


Lisan : Fransızca parfumerie

parıl parıl
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Parıldayarak, ışık saçarak

Örnek:

1. Bu kubbelerin yaldızı Sofya civarının her tarafından parıl parıl sırıtıyor.

1. Bu kubbelerin yaldızı Sofya civarının her tarafından parıl parıl sırıtıyor.


parıldama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parıldamak işi

Örnek:

1. Tek tük ışıklar parıldamaya başlamıştır.

1. Tek tük ışıklar parıldamaya başlamıştır.


parıldamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Işık saçmak, parlamak

Örnek:

1. Suların kenarında Sarayburnu içli, hisli ve sırlı bir nur içinde parıldar.

1. Suların kenarında Sarayburnu içli, hisli ve sırlı bir nur içinde parıldar.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gelişmek, yükselmek

Örnek:

1. İnsan, sanatında ilerledikçe parıldar.

1. İnsan, sanatında ilerledikçe parıldar.


parıldatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parıldatmak işi


parıldatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Parıldamasını sağlamak

Örnek:

1. Gözleri kamaştıran güneş aydınlığında bu sesler küçük kubbelerin bitmez tükenmez teselsülünü açar ve parıldatırdı.

1. Gözleri kamaştıran güneş aydınlığında bu sesler küçük kubbelerin bitmez tükenmez teselsülünü açar ve parıldatırdı.