92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Parçalama ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Parçalamaya gücü yetmek
parçalı bohça
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Birden çok parçadan oluşmuş
1. Parçalı etekler moda.
1. Parçalı etekler moda.
2. Mobilyacılıkta, parçalara ayrılarak yeniden başka biçimlerde oluşturulabilen, modüler
1. isim , isim , isim , isim , Renk renk ve çeşit çeşit kumaş parçalarının birbirine eklenmesiyle yapılan bohça
1. isim , isim , isim , isim , `Özür dilerim, affedersiniz` anlamlarında kullanılan bir söz
1. Haydi in aşağıya da pardon mu diyorsunuz, ne diyorsunuz, onu söyle!
1. Haydi in aşağıya da pardon mu diyorsunuz, ne diyorsunuz, onu söyle!
Lisan : Fransızca pardon
1. isim , isim , isim , isim , Serin havalarda öbür giysilerin üzerine giyilen, paltodan ince üstlük
1. Sırtında kumaştan kül rengi bir pardösü, ayaklarında da alçak topuklu kahverengi ayakkabılarla çıktı.
1. Sırtında kumaştan kül rengi bir pardösü, ayaklarında da alçak topuklu kahverengi ayakkabılarla çıktı.
Lisan : Fransızca pardessus
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pardösüsü olan
1. Bir ara pardösülü, süklüm püklüm bir adam kapıdan girecek oldu.
1. Bir ara pardösülü, süklüm püklüm bir adam kapıdan girecek oldu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pardösüsü olmayan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Pardösüsü olmayarak
pare pare, ciğerpare, palaspare, şekerpare, varakpare, yekpare
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Parça, kısım
2. Tane, adet
1. Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi / Yeni doğmuş ayı gördükleri yerden geliyor
1. Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi / Yeni doğmuş ayı gördükleri yerden geliyor
Lisan : Farsça pāre
Telaffuz : pa:re
1. isim , isim , isim , isim , Güzel koku
1. Parfüme bulanmış bir ter, boyalı suratlarından buharlaşıyor.
1. Parfüme bulanmış bir ter, boyalı suratlarından buharlaşıyor.
2. Şişelenmiş güzel koku
Lisan : Fransızca parfum
1. isim , isim , isim , isim , Çeşitli kozmetiklerin ve kokuların yapımı ve satımı
2. Kozmetiklerin ve kokuların tümü
3. Bunların satıldığı dükkân
Lisan : Fransızca parfumerie
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Parıldayarak, ışık saçarak
1. Bu kubbelerin yaldızı Sofya civarının her tarafından parıl parıl sırıtıyor.
1. Bu kubbelerin yaldızı Sofya civarının her tarafından parıl parıl sırıtıyor.
1. isim , isim , isim , isim , Parıldamak işi
1. Tek tük ışıklar parıldamaya başlamıştır.
1. Tek tük ışıklar parıldamaya başlamıştır.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Işık saçmak, parlamak
1. Suların kenarında Sarayburnu içli, hisli ve sırlı bir nur içinde parıldar.
1. Suların kenarında Sarayburnu içli, hisli ve sırlı bir nur içinde parıldar.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gelişmek, yükselmek
1. İnsan, sanatında ilerledikçe parıldar.
1. İnsan, sanatında ilerledikçe parıldar.
1. -i , -i , -i , -i , Parıldamasını sağlamak
1. Gözleri kamaştıran güneş aydınlığında bu sesler küçük kubbelerin bitmez tükenmez teselsülünü açar ve parıldatırdı.
1. Gözleri kamaştıran güneş aydınlığında bu sesler küçük kubbelerin bitmez tükenmez teselsülünü açar ve parıldatırdı.