92406 kayıt bulundu.
kuzu kapama
1. isim , isim , isim , isim , Kapamak işi
2. Taze soğan ve marulla pişirilmiş kuzu eti yemeği
3. Metres
4. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Üst baş, giyecek takımı
1. isim , isim , isim , isim , Kilit, sürgü, toka vb.ni kapalı tutmaya yarayan düzenek
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Hazır giysi takımı satan kimse
1. -i , -i , -i , -i , Bir açıklığı örtmek için bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek
1. Hasan, yıldırımla vurulmuş gibi hemen kapıyı kapadı, kaçtı.
1. Hasan, yıldırımla vurulmuş gibi hemen kapıyı kapadı, kaçtı.
2. Hava bulutlarla kaplanmak, sıkıntılı bir hâl almak
3. Bir şeyin görünmesine engel olmak
1. Bu yapı manzarayı kapadı.
1. Bu yapı manzarayı kapadı.
4. Geçişi engellemek
1. Kar yolu kapamıştı.
1. Kar yolu kapamıştı.
5. Tıkamak, içini doldurmak
1. Çukuru kapamak.
1. Çukuru kapamak.
6. Su, elektrik gelişini kesmek
1. Elektriği kapadı.
1. Elektriği kapadı.
7. Çalışamaz, görev ve iş yapamaz duruma getirmek
1. Fabrikayı kapamışlar. Gazeteyi kapadılar.
1. Fabrikayı kapamışlar. Gazeteyi kapadılar.
8. Üzerinde durmamak, bir şey üzerinde konuşmayı bırakmak
1. O konuyu kapayalım.
1. O konuyu kapayalım.
9. Bir yere sokup dışarı çıkmasına engel olmak, hapsetmek
1. Zengin kadını tımarhaneye koymadılar, buraya, çiftliğe getirip kapadılar.
1. Zengin kadını tımarhaneye koymadılar, buraya, çiftliğe getirip kapadılar.
10. Ortalıktan alıp saklamak
1. Vurguncular kumaşları kapamışlar.
1. Vurguncular kumaşları kapamışlar.
11. Karşılamak, denk gelmek
1. Bu ikramiye borçlarımı kapar.
1. Bu ikramiye borçlarımı kapar.
kurt kapanı, yağmur kapanı
1. isim , isim , isim , isim , Bazı hayvanları yakalamak için kullanılan, hayvanın ayağının değmesiyle işleyen tuzak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Düzen, hile
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Pazara satılmak üzere gelen yiyecek maddelerinin tartıldığı resmî büyük kantar ve bu kantarın bulunduğu yer
Lisan : Arapça ḳabbān
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Yalnız başına ilerleyen, belli bir sebebi bulunmayan, öbür hastalıklı durumlara bağlı olmayan hastalık, idiyopati
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yağma edilir bir biçimde (satılmak)
2. Çok ucuz fiyatla (satılmak)
1. içinden çıkılmaz bir duruma düşmek, ele geçmek
1. Onlar beni kapana koyacaklarını sanadursunlar.
1. Onlar beni kapana koyacaklarını sanadursunlar.
1. hile ile yakalamak
1. İçindekiler kendilerini ayaklarıyla bir kapana kıstırmışlardır.
1. İçindekiler kendilerini ayaklarıyla bir kapana kıstırmışlardır.
1. birini zor durumda bırakmak
1. Fikirlerindeki çelişmeyi belirtip adamı kıskıvrak bir kapana sıkıştırır.
1. Fikirlerindeki çelişmeyi belirtip adamı kıskıvrak bir kapana sıkıştırır.
2. birini düzenle zor duruma sokmak, işin içinden çıkamaz duruma getirmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kapanma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Tütün fidelerini örtmek için kullanılan hasır veya ottan örtü
1. isim , isim , isim , isim , Küçük kapan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Düzen, hile
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kapanın başında bulunan görevli, tartıcı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Padişah ve yüksek rütbeli din ve devlet görevlilerinin giydiği kolsuz, geniş yakalı kürk
içe kapanık
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kapanmış
2. Sisli, bulutlu
1. Bütün varlığı bu kapanık havada tıpkı bahçenin son gülleri gibiydi.
1. Bütün varlığı bu kapanık havada tıpkı bahçenin son gülleri gibiydi.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İç karartıcı, ruh sıkıcı
1. Yağmurlardan, rutubetten içinde paslı, kapanık ve sıkıntılı bir duygu belirmişti.
1. Yağmurlardan, rutubetten içinde paslı, kapanık ve sıkıntılı bir duygu belirmişti.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kaçınık
içe kapanıklık
1. isim , isim , isim , isim , Kapanık olma durumu
1. çok istenir ve aranır olmak
2. bir şeyden ancak çabuk davranabilenler yararlanmak
1. isim , isim , isim , isim , Kapanma işi
1. Yerlere serilmiş yapraklar, sonbaharın bir anne hâlinde büyük mateme kapanışını düşündürüyor.
1. Yerlere serilmiş yapraklar, sonbaharın bir anne hâlinde büyük mateme kapanışını düşündürüyor.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kapalı duruma gelmek
1. Son basamağı aştığım zaman, babanın kapısı hızla yüzüme kapandı.
1. Son basamağı aştığım zaman, babanın kapısı hızla yüzüme kapandı.
2. -e , -e , -e , -e , Dışarı ile ilişiğini kesmek
1. Rahatça çalışmak istediğim zamanlar buraya kapanırım ve kimse girmesin diye bazen içeriden de kapıyı kilitlerim.
1. Rahatça çalışmak istediğim zamanlar buraya kapanırım ve kimse girmesin diye bazen içeriden de kapıyı kilitlerim.
3. Çalışamaz, etkinliğini sürdüremez duruma getirilmek
1. Manzumem çıkmadı ve Rübap kapandı.
1. Manzumem çıkmadı ve Rübap kapandı.
4. Son verilmek, kesilmek
1. Arif sustu. Hacı Bey de üstelemedi. Söz de burada kapanmış oldu.
1. Arif sustu. Hacı Bey de üstelemedi. Söz de burada kapanmış oldu.
5. -e , -e , -e , -e , Yüzü, gövdesi bir yere gelecek biçimde eğilmek
1. Haykırmak istedim, çıkmadı feryadım / Kapanıp toprağa, ağladım ağladım
1. Haykırmak istedim, çıkmadı feryadım / Kapanıp toprağa, ağladım ağladım
6. Tatile girmek
1. Okullar kapandı.
1. Okullar kapandı.
7. Yara iyileşmek
8. Göz kör olmak
1. Kazadan sonra bir gözü kapandı.
1. Kazadan sonra bir gözü kapandı.
9. Hava bulutlanmak
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Patlayıcı ünsüzün oluşmasından önceki boğumlanma noktasının kapanması