1. -i , -i , -i , -i , Bir açıklığı örtmek için bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek
1. Hasan, yıldırımla vurulmuş gibi hemen kapıyı kapadı, kaçtı.
1. Hasan, yıldırımla vurulmuş gibi hemen kapıyı kapadı, kaçtı.
2. Hava bulutlarla kaplanmak, sıkıntılı bir hâl almak
3. Bir şeyin görünmesine engel olmak
1. Bu yapı manzarayı kapadı.
1. Bu yapı manzarayı kapadı.
4. Geçişi engellemek
1. Kar yolu kapamıştı.
1. Kar yolu kapamıştı.
5. Tıkamak, içini doldurmak
1. Çukuru kapamak.
1. Çukuru kapamak.
6. Su, elektrik gelişini kesmek
1. Elektriği kapadı.
1. Elektriği kapadı.
7. Çalışamaz, görev ve iş yapamaz duruma getirmek
1. Fabrikayı kapamışlar. Gazeteyi kapadılar.
1. Fabrikayı kapamışlar. Gazeteyi kapadılar.
8. Üzerinde durmamak, bir şey üzerinde konuşmayı bırakmak
1. O konuyu kapayalım.
1. O konuyu kapayalım.
9. Bir yere sokup dışarı çıkmasına engel olmak, hapsetmek
1. Zengin kadını tımarhaneye koymadılar, buraya, çiftliğe getirip kapadılar.
1. Zengin kadını tımarhaneye koymadılar, buraya, çiftliğe getirip kapadılar.
10. Ortalıktan alıp saklamak
1. Vurguncular kumaşları kapamışlar.
1. Vurguncular kumaşları kapamışlar.
11. Karşılamak, denk gelmek
1. Bu ikramiye borçlarımı kapar.
1. Bu ikramiye borçlarımı kapar.