92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Bir dernek veya kuruluşun üyelerinin buluşmaları için ayrılmış yer, lokal
Telaffuz : derne'kevi
1. isim , isim , isim , isim , Trabzon iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : de'rnekpazarı
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Derli toplu, düzenli
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Ayrıklık
Lisan : Fransızca derogation
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Öngörme, göz önünde tutma, aklından geçirme
Lisan : Farsça derpīş
Telaffuz : derpi:ş
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bisiklet
1. Yer kalmamış denilmek için gökte bir karış / Tayyarelerle etmede derraceler yarış
1. Yer kalmamış denilmek için gökte bir karış / Tayyarelerle etmede derraceler yarış
Lisan : Arapça derrāce
Telaffuz : derra:ce
dersbaşı, ders dışı, dershane, dersiam, ders içi, ders notu, ders programı, ek ders, seçimlik ders, seçmeli ders, yardımcı ders, hayat dersi
1. isim , isim , isim , isim , Öğretmenin öğrenciye belirli bir sürede verdiği bilgi
1. Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu.
1. Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu.
2. Bu bilgi aktarımı için ayrılan süre
1. Dersin bitmesine beş dakika var.
1. Dersin bitmesine beş dakika var.
3. Öğrencinin öğrenmek zorunda olduğu bilgi
1. Bir yakınlık kurmak için derslerini soracak oluyordu.
1. Bir yakınlık kurmak için derslerini soracak oluyordu.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir olayın bellekte bıraktığı öğretici iz, öğüt, ibret
1. En iyisi, kıyının verdiği şu ekoloji dersini uygulamak mı dersiniz?
1. En iyisi, kıyının verdiği şu ekoloji dersini uygulamak mı dersiniz?
Lisan : Arapça ders
1. dersten kaçmak, derse gitmemek
1. Metin'in bu, dersi asma teklifi hiç hoşuma gitmedi doğrusu.
1. Metin'in bu, dersi asma teklifi hiç hoşuma gitmedi doğrusu.
1. bir konu üzerinde bir öğrenci yetkili bir kimseden bilgi edinmek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir olaydan deneyim kazanmak, ibret almak
1. Demokrasiyle ilgili sorunlara tanık olmuş ve önemli dersler almıştı.
1. Demokrasiyle ilgili sorunlara tanık olmuş ve önemli dersler almıştı.
1. belli bir konuyu öğrenmek üzere kaynakları kullanarak çalışmak
2. derste verilen bilgileri iyice öğrenmek için tekrarlamak
1. İnek Şaban güzel ders çalışırdı boş sınıfta.
1. İnek Şaban güzel ders çalışırdı boş sınıfta.
1. isim , isim , isim , isim , Eğitim amacıyla derslerde kullanılmak üzere hazırlanmış görsel veya yazılı malzeme
1. kötü bir olay bir daha yapmamak üzere örnek olmak, ibret olmak
1. Bu seneki tecrübe aynı zamanda bir de ders oldu.
1. Bu seneki tecrübe aynı zamanda bir de ders oldu.
1. isim , isim , eğitim bilimi , eğitim bilimi , isim , isim , eğitim bilimi , eğitim bilimi , Öğretim programı
1. öğretmek, yetiştirmek
1. İyi konuşurdu, ders vermek sanatını bilirdi.
1. İyi konuşurdu, ders vermek sanatını bilirdi.
2. azarlamak, sert davranmak, sert bir karşılıkla yola getirmek
1. Evvela kendi kendisini cezalandırdı, sonra kendisi gibi yaşamak istemeyenlere ders verdi.
1. Evvela kendi kendisini cezalandırdı, sonra kendisi gibi yaşamak istemeyenlere ders verdi.
1. sınıfta belli bir programa bağlı olarak herhangi bir konuyu işlemek
2. sınıfta verilen ödevi daha sonra yapmak
1. isim , isim , isim , isim , Derslik
1. Genç kızlığın bütün şakraklığı dershaneyi kapladı, her kafadan bir ses çıkıyordu.
1. Genç kızlığın bütün şakraklığı dershaneyi kapladı, her kafadan bir ses çıkıyordu.
2. Öğrencilere okul dışında para ile ders veren özel kuruluş
Lisan : Arapça ders + Farsça ḫāne
Telaffuz : dersha:ne