92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Osmanlılar döneminde müderrislerin camilerde verdikleri ders
2. Bu dersi veren müderrislerin unvanı
Lisan : Arapça ders + ʿāmm
Telaffuz : de'rsia:m
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Düzensiz, karmakarışık
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Düzensiz, karmakarışık bir biçimde
1. Zihni disiplinden yoksundur, işine geldiği gibi dersiz topsuz, çelişki içinde konuşur.
1. Zihni disiplinden yoksundur, işine geldiği gibi dersiz topsuz, çelişki içinde konuşur.
1. isim , isim , isim , isim , Öğrencilerin, bir öğretmenin gözetimi altında, anlatma, araştırma, küme çalışması vb. yollarla ve türlü eğitim araç ve gereçlerinden de yararlanarak ders yaptıkları yer, sınıf, dershane
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ders saati süresine uygun
1. Anlatılacak bir derslik konu kaldı.
1. Anlatılacak bir derslik konu kaldı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dersliği olan
1. Yeni yapılan okul on derslikli imiş.
1. Yeni yapılan okul on derslikli imiş.
dert babası, dert küpü, dert ortağı, dert sahibi, boğaz derdi, geçim derdi, başı dertte
1. isim , isim , isim , isim , Üzüntü
1. Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden
1. Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden
2. Hastalık
1. Hastayım, derdime verem diyorlar.
1. Hastayım, derdime verem diyorlar.
3. Ağrı
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sorun, kaygı
1. Ne var ki dert evin satılması ile bitmeyecekti.
1. Ne var ki dert evin satılması ile bitmeyecekti.
5. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Ur
1. Boynunda dert çıkmış.
1. Boynunda dert çıkmış.
Lisan : Farsça derd
1. `derdi olan acı çeker, ağlar; âşık olan kimse de içindeki duyguları dışa vurup ferahlamak için durmadan söylenir` anlamında kullanılan bir söz
1. derdini dökmek
1. Elimden çeker alır, kime dert anlatırım o zaman?
1. Elimden çeker alır, kime dert anlatırım o zaman?
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Herkesin derdini rahatlıkla, çekinmeden, bir çözüm yolu bulabilir ümidiyle anlattığı kimse
1. `insan bir dertten kurtulduğunda onun yerine başka bir dert geleceğini iyi bilmelidir` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Sorunları, sıkıntıları çok olan kimse
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Aynı derdin sıkıntısı içinde bulunanlardan her biri
1. Aynı sevgili için hasret çeken iki rakip gibi şimdi, yalnız dert ortağı idiler.
1. Aynı sevgili için hasret çeken iki rakip gibi şimdi, yalnız dert ortağı idiler.
2. Bir kimsenin derdini paylaştığı dostu
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Üzüntüsü, sorunu olan
2. Hasta
1. derdini sızlanarak anlatmak
1. Mütemadiyen veresiye veriyor ve müşteriler ay başında borç ödeyeceklerine Tevfik'e dert yanıyorlar.
1. Mütemadiyen veresiye veriyor ve müşteriler ay başında borç ödeyeceklerine Tevfik'e dert yanıyorlar.
2. bir şeyden şikâyet etmek, yakınmak
1. `bir derdin ağırlığı, hafifliği ona uğrayan kimsenin etkilenme derecesiyle ölçülür` anlamında kullanılan bir söz
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dertlenme ihtimali bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Dertlenmek işi
1. Dertlenmenin henüz vakti değildir sanıyorum.
1. Dertlenmenin henüz vakti değildir sanıyorum.