92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Düzenli, dağınık olmayan, düzen verilmiş
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Düzenli bir biçimde
1. Hem ev idaresi bakımından daha derli toplu yaşarız.
1. Hem ev idaresi bakımından daha derli toplu yaşarız.
1. isim , isim , isim , isim , Güç, takat, mecal
1. Bana derler gam yükünü sen götür / Benim yük götürür dermanım mı var?
1. Bana derler gam yükünü sen götür / Benim yük götürür dermanım mı var?
2. İlaç
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çıkar yol, çare
Lisan : Farsça dermān
Telaffuz : derma:nı
1. yorgunluktan güçsüzleşmek
1. Çok uzak yerlerden geldim, ayaklarımın dermanı kesildi.
1. Çok uzak yerlerden geldim, ayaklarımın dermanı kesildi.
1. isim , isim , isim , isim , Bitkinlik
1. Dizlerindeki dermansızlık arttıkça artıyordu.
1. Dizlerindeki dermansızlık arttıkça artıyordu.
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Deride görülen her çeşit iltihaplı hastalık
Lisan : Fransızca dermatite
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Cildiyeci
Lisan : Fransızca dermatologue
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Cildiye
Lisan : Fransızca dermatologie
Telaffuz : l ince okunur
1. sıfat , sıfat , tıp , tıp , sıfat , sıfat , tıp , tıp , Dermatoloji ile ilgili
Lisan : Fransızca dermatologique
Telaffuz : l ince okunur
derme çatma
1. isim , isim , isim , isim , Dermek işi
2. Aynı türden bir araya getirilmiş şeylerin hepsi, koleksiyon
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gelişigüzel toplanmış, aralarında uygunluk bulunmayan
1. Derme çatma eşya.
1. Derme çatma eşya.
2. Değersiz gereçlerle özensiz olarak yapılmış
1. Yangın yerlerinde derme çatma evler yapılıyordu.
1. Yangın yerlerinde derme çatma evler yapılıyordu.
3. Önemsiz, değersiz
1. Şimdi derme çatma köy düğünlerine, pehlivan güreşlerine gidiyor.
1. Şimdi derme çatma köy düğünlerine, pehlivan güreşlerine gidiyor.
1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Bir araya getirmek, derlemek, toplamak, devşirmek
1. Bir çiçek dermeden sevgi bağından / Huduttan hududa atılmışım ben
1. Bir çiçek dermeden sevgi bağından / Huduttan hududa atılmışım ben
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Ortada, ortaya konmuş
Lisan : Farsça dermiyān
dernekevi, düğün dernek, gizli dernek
1. isim , isim , isim , isim , Toplantı, düğün
1. Tıpkı bir düğün, dernek, eğlence biter gibi tatlı tatlı oldu.
1. Tıpkı bir düğün, dernek, eğlence biter gibi tatlı tatlı oldu.
2. Belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek için kurulan yasal topluluk, cemiyet
1. Edebiyat Derneğinde şiir dünyamızın eski, yeni, birçok şöhretleriyle tanıştım.
1. Edebiyat Derneğinde şiir dünyamızın eski, yeni, birçok şöhretleriyle tanıştım.
3. Pazar veya panayır kurulan gün, deri (II)
1. dernek oluşturmak
1. Kayıp aileleri bir araya gelip dernek kurmuşlar.
1. Kayıp aileleri bir araya gelip dernek kurmuşlar.
1. isim , isim , isim , isim , Dernek üyesi olan kimse
2. Bir derneğe çok bağlı olan kimse