Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
çekiştirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Uçlarından tutarak ayrı yönlere doğru çekmek

Örnek:

1. Kilidi çekiştiriyorum, bana mısın demiyor.

1. Kilidi çekiştiriyorum, bana mısın demiyor.

2. Tekrar tekrar çekerek koparmak

Örnek:

1. Bir şeye canı sıkıldığı vakit elini ensesine atar, saçının örgülerini yakalayarak çekiştirip dururdu.

1. Bir şeye canı sıkıldığı vakit elini ensesine atar, saçının örgülerini yakalayarak çekiştirip dururdu.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kimsenin kötü taraflarını uzun uzadıya sayıp dökmek

Örnek:

1. Telefon ederler. Pazar günü evine gidip yeni müdürü çekiştirirler.

1. Telefon ederler. Pazar günü evine gidip yeni müdürü çekiştirirler.


çekiver kuyruğunu
Anlamı:

1. argo , argo , argo , argo , `artık ondan hayır bekleme` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Bir defa rakı adamın beynine vurdu mu çekiver kuyruğunu.

1. Bir defa rakı adamın beynine vurdu mu çekiver kuyruğunu.


çekiverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çekivermek işi


çekivermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çabucak veya ansızın çekmek

Örnek:

1. Elindeki tabancayı tetiğine basmak için yeni çekivermiş gibiydi.

1. Elindeki tabancayı tetiğine basmak için yeni çekivermiş gibiydi.


Telaffuz : çeki'vermek

çekiye gelmek
Anlamı:

1. düzene uymak


çekiye gelmez
Anlamı:

1. ölçüsüz derecede çok veya büyük


çekme

İlgili Kelimeler:

çekme demir, çekme halatı, çekme kapı, çekme kat, ad çekme, halat çekme, kemane çekme, sıcak çekme

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çekmek işi

Örnek:

1. Siyah kehribar tespihini çekmeye başladı.

1. Siyah kehribar tespihini çekmeye başladı.

2. Çekmece

Örnek:

1. Sonra çekmesinden pembe bir dosya çıkarıp önüne sürdü.

1. Sonra çekmesinden pembe bir dosya çıkarıp önüne sürdü.

3. Yüksekteki ince dalları çekip kesmeye yarar, ay biçiminde, uzun saplı, ağzı tırtıklı bıçak

4. Parmak veya mızrapla çalınan çalgı

5. Ağacın yapısındaki nem oranının azalması sonucu boyutlarının küçülmesi

6. İş yaparken giyilen bir şalvar türü

7. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çekilerek giyilen veya kullanılan

Örnek:

1. Erkekleri, yandan lastikli çekme potinden başkasını bilmiyorlardı.

1. Erkekleri, yandan lastikli çekme potinden başkasını bilmiyorlardı.

8. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Düzgün biçimli

Örnek:

1. Çekme burun.

1. Çekme burun.

9. spor , spor , spor , spor , Vücut bölümlerinin bükücü kas gücü ile bir direnci kendisine yaklaştırması


çekme demir
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Haddeden geçirilmiş demir


çekme halatı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bozulmuş, kaza yapmış araçları çekmeye yarayan ip, plastik, zincir veya halattan yapılmış alet


çekme kapı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İp veya başka malzemelerle çekilerek açılıp kapanan bir kapı türü

Örnek:

1. Demir çekme kapının yedek anahtarını ona armağan edip usulca cebine soktu.

1. Demir çekme kapının yedek anahtarını ona armağan edip usulca cebine soktu.


çekme kat
Anlamı:

1. isim , isim , mimarlık , mimarlık , isim , isim , mimarlık , mimarlık , Apartmanlarda veya evlerde dört yanı teras olarak bırakılan en üst kat


çekmece

İlgili Kelimeler:

hırsız çekmecesi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Masa, dolap vb. şeylerin dışarıya çekilen bölümü, göz, çekme

Örnek:

1. Çekmecesinden utana utana bir şişe gazoz çıkardı.

1. Çekmecesinden utana utana bir şişe gazoz çıkardı.

2. İçinde mücevher vb. değerli şeyler saklanan küçük, süslü sandık

Örnek:

1. Minderin köşesine annemden kalan ceviz boyalı çekmeceyi yerleştirdim.

1. Minderin köşesine annemden kalan ceviz boyalı çekmeceyi yerleştirdim.

3. Gemilerin barınabilecekleri koy


çekmeceli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çekmecesi olan


çekmecesiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çekmecesi olmayan


çekmek fiil

İlgili Kelimeler:

çekçek, çek valf, çekyat, tutçek, dörtçeker, nemçeker, topçeker, yükçeker

Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek

Örnek:

1. Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı.

1. Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı.

2. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak

3. Germek

Örnek:

1. İpi çekmek.

1. İpi çekmek.

4. İçine almak, emmek

5. Bir yerden başka bir yere taşımak

Örnek:

1. Ekini tarladan çekmek.

1. Ekini tarladan çekmek.

6. Bir amaçla ortadan kaldırmak

Örnek:

1. Piyasadaki parayı çekmek.

1. Piyasadaki parayı çekmek.

7. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak

Örnek:

1. Elindeki tabancayı tetiğine basmak için yeni çekivermiş gibiydi.

1. Elindeki tabancayı tetiğine basmak için yeni çekivermiş gibiydi.

8. Atmak, vurmak

Örnek:

1. Dayak çekmek. Şut çekmek.

1. Dayak çekmek. Şut çekmek.

9. Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak

10. Güç durumlara dayanmak, katlanmak

Örnek:

1. Yalnız bende meçhul bir hastalık vardı. Sekiz yaşından beri çekiyordum.

1. Yalnız bende meçhul bir hastalık vardı. Sekiz yaşından beri çekiyordum.

11. Tartıda ağırlığı olmak

Örnek:

1. Tartsaydınız kırk, kırk beş kilodan fazla çekmezdi.

1. Tartsaydınız kırk, kırk beş kilodan fazla çekmezdi.

12. Döşemek

Örnek:

1. Kablo çekmek.

1. Kablo çekmek.

13. Herhangi bir engel kurmak

Örnek:

1. Derenin kış yaz kurumayan suları böğürtlen fidanlarını yükseltmiş, iki tarafa yemiş dolu bir koyu çit çekmiş.

1. Derenin kış yaz kurumayan suları böğürtlen fidanlarını yükseltmiş, iki tarafa yemiş dolu bir koyu çit çekmiş.

14. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak

Örnek:

1. Birisi niyet çeksin de biz de bir lokma bir şey yiyelim diye bekleşiyorlar.

1. Birisi niyet çeksin de biz de bir lokma bir şey yiyelim diye bekleşiyorlar.

15. İmbik yardımı ile elde etmek

Örnek:

1. İspirto çekmek. Gül yağı çekmek.

1. İspirto çekmek. Gül yağı çekmek.

16. Çizgi durumunda uzatmak

17. Aynısını yazmak veya çizmek

Örnek:

1. Yazıyı temize çekmek. Kopya çekmek.

1. Yazıyı temize çekmek. Kopya çekmek.

18. Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak

Örnek:

1. Bardak çekmek.

1. Bardak çekmek.

19. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak

20. Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek

Örnek:

1. Fotoğraf çekmek. Film çekmek.

1. Fotoğraf çekmek. Film çekmek.

21. Taşıma gücü olmak

Örnek:

1. Bu araba 500 kilodan çok yük çekmez.

1. Bu araba 500 kilodan çok yük çekmez.

22. Öğütmek

Örnek:

1. Kahve çekmek.

1. Kahve çekmek.

23. Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak

24. Hoşa gitmek, sarmak

25. Kaçan ilmeği örmek

Örnek:

1. Çorap çekmek.

1. Çorap çekmek.

26. Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak

Örnek:

1. Beni Konya Lezzet Lokantasına götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti.

1. Beni Konya Lezzet Lokantasına götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti.

27. Bir duyguyu içinde yaşatmak

Örnek:

1. Ona yanıyorum, onun hasretini çekiyorum.

1. Ona yanıyorum, onun hasretini çekiyorum.

28. Yürütmek, sürmek

Örnek:

1. Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın.

1. Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın.

29. -e , -e , -e , -e , Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek

Örnek:

1. Yeğeninin ona çeken tek yanı yoktur.

1. Yeğeninin ona çeken tek yanı yoktur.

30. Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak

Örnek:

1. Sorguya çekmek.

1. Sorguya çekmek.

31. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Herhangi bir anlama almak

Örnek:

1. Bak, sözümü nereye çekti!

1. Bak, sözümü nereye çekti!

32. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Örtmek, giymek

Örnek:

1. Yorganınızı başınıza çeker ve uykunuza devam edersiniz.

1. Yorganınızı başınıza çeker ve uykunuza devam edersiniz.

33. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek

34. Yol, ay sürmek

Örnek:

1. Sevmediğim ayların çoğu otuz bir çeker, uzundur.

1. Sevmediğim ayların çoğu otuz bir çeker, uzundur.

35. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Daralıp kısalmak

Örnek:

1. Kumaşı yıkayınca çekti.

1. Kumaşı yıkayınca çekti.

36. Asmak

Örnek:

1. Açıkta durduk. Demir attık. Kayığa tehlike bayrakları çektik.

1. Açıkta durduk. Demir attık. Kayığa tehlike bayrakları çektik.

37. Boya, badana vb. sürmek

38. Yollamak

Örnek:

1. Çektikleri telgrafı babasıyla annesi, bakalım, alabilecekler mi?

1. Çektikleri telgrafı babasıyla annesi, bakalım, alabilecekler mi?

39. Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak

Örnek:

1. Tulumba, suyu iyi çekiyor. Baca iyi çekiyor.

1. Tulumba, suyu iyi çekiyor. Baca iyi çekiyor.

40. Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek

41. fizik , fizik , fizik , fizik , Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı

42. teknik , teknik , teknik , teknik , Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak

43. argo , argo , argo , argo , İçki içmek

Örnek:

1. Çok kimse rakısını bağında çekiyordu.

1. Çok kimse rakısını bağında çekiyordu.


Çekmeköy
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İstanbul iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : çekme'köy

çekmeli

İlgili Kelimeler:

çekmeli vagon

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çekmesi olan

2. Çekmecesi olan

Örnek:

1. Çekmeli dolap.

1. Çekmeli dolap.


çekmeli vagon
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yükseltileri farklı iki nokta arasında çelik halatlarla ve motor gücüyle çalışan, iki vagonlu ulaşım aracı, füniküler


çekmelik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yemeni vb. giyeceklerde, ayağın daha rahat girmesi için topuk üzerinde bulunan uzun çıkıntı

Örnek:

1. Adam, topukların ucundan yükselen çekmeliklere geçirilmiş kınnaplara bağlı yemenileri omzunun iki yanından sarkıttı.

1. Adam, topukların ucundan yükselen çekmeliklere geçirilmiş kınnaplara bağlı yemenileri omzunun iki yanından sarkıttı.


çekmen
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vantuz


Çekoslovak
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Çekoslovakya'da yaşayan kimse


Özel: Evet

Telaffuz : çekoslovağı

çektirebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çektirebilmek işi


çektirebilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Çektirme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Çektirme becerisi bulunmak


çektiri
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Yelkenleri olmakla birlikte kürekle de yol alan eski zaman gemisi, çektirme

Örnek:

1. Bu donanma bizimdi. Kadırgalarıyla, kalyonlarıyla, çektirileriyle bizim.

1. Bu donanma bizimdi. Kadırgalarıyla, kalyonlarıyla, çektirileriyle bizim.


çektirici
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tekstil imalatında dokunmuş malzemeyi istenilen boy ve ene göre çektiren aracı çalıştıran işçi