Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
çektiricilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çektiricinin yaptığı iş


çektirilebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çektirilebilmek işi


çektirilebilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çektirilme ihtimali veya imkânı bulunmak


çektirilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çektirilmek işi


çektirilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çekme işi yaptırılmak


çektiriş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çektirme işi


çektirme

İlgili Kelimeler:

çektirme ağı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çektirmek işi

Örnek:

1. Mebus adayları gibi bunları da fotoğraf çektirmeye gider gibi kılık kıyafetlerinden tanımak güç değildi.

1. Mebus adayları gibi bunları da fotoğraf çektirmeye gider gibi kılık kıyafetlerinden tanımak güç değildi.

2. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Çektiri

3. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Yaklaşık 30-50 grostonluk yelkenli veya yük taşıyan motorlu büyük kayık

Örnek:

1. Bir saat sonra Bora Reis'in çektirmesi yedeğinde harap düşman kadırgası olduğu hâlde kararan ufuklara doğru ilerliyorlardı.

1. Bir saat sonra Bora Reis'in çektirmesi yedeğinde harap düşman kadırgası olduğu hâlde kararan ufuklara doğru ilerliyorlardı.

4. Sökülebilir elbise, yemek ve salon dolaplarının tablalarını birbirine tutturmak için metal veya plastikten yapılmış bağlantı parçası

5. Arabaların göbek bilyelerini çıkarmak için kullanılan araç

6. Arabaların değişik bölümlerinde hareketi ve dönüşü sağlamaya yarayan rulmanların yuvalarından çıkarılması işinde kullanılan alet


çektirme ağı
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Yan yana ilerleyen iki tekne tarafından çekilen geniş ağızlı büyük balık ağı


çektirmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çekme işini yaptırmak

Örnek:

1. Karıcığım, seninle şöyle yan yana bir resim çektirelim.

1. Karıcığım, seninle şöyle yan yana bir resim çektirelim.

2. Birini sıkıntılı duruma sokmak, içinden çıkılamaz duruma düşürmek

Örnek:

1. Herkes bize az çok bir şeyler çektirir.

1. Herkes bize az çok bir şeyler çektirir.


çektirtme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çektirtmek işi


çektirtmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çektirme işini yaptırmak


çekül
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Ucuna küçük bir ağırlık bağlanmış iple oluşturulan, yer çekiminin doğrultusunu belirtmek için sarkıtılarak kullanılan bir araç, şakul


çekyat
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gerektiğinde açılıp yatak durumuna getirilebilen koltuk, kanepe

Örnek:

1. Ben holde çekyatın üzerinde yatmaya başladım.

1. Ben holde çekyatın üzerinde yatmaya başladım.


Telaffuz : çe'kyat

celadet
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Yiğitlik, kahramanlık


Lisan : Arapça celādet

Telaffuz : cela:det, l ince okunur

celal
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Büyüklük, ululuk

2. Öfke, kızgınlık

Örnek:

1. Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?

1. Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?


Lisan : Arapça celāl

Telaffuz : cela:li, l ince okunur

Celâli
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , İlk olarak Yavuz Sultan Selim döneminde ortaya çıkıp devlete isyan eden Bozoklu Derviş Celâl'in adamlarına ve ondan yana olanlara, sonraları da ortaya çıkan bütün eşkıyaya verilen ad


Özel: Evet

Lisan : Arapça celālī

Telaffuz : cela:li, l ince okunur

Celâlilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Celâli olma durumu


Özel: Evet

celallenebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Celallenebilmek işi


celallenebilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Celallenme ihtimali veya imkânı bulunmak


celalleniverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Celallenivermek işi


celallenivermek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak celallenmek


Telaffuz : celalleni'vermek

celallenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Celallenmek işi


celallenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Öfkelenmek, kızmak


celalli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sert ve öfkeli (kimse)

Örnek:

1. İyi ve memnun zamanlarında ne kadar nazikse sıkıldığı, kızdığı vakit de o kadar celalli ve kaba olurdu.

1. İyi ve memnun zamanlarında ne kadar nazikse sıkıldığı, kızdığı vakit de o kadar celalli ve kaba olurdu.

2. Coşkun

Örnek:

1. Bir vakitler kükreyip taşan celalli bir nehirmiş.

1. Bir vakitler kükreyip taşan celalli bir nehirmiş.

3. Hırçın

Örnek:

1. Öyle sert ve celalli bir ruh taşıyor ki gölgesinin geçtiği yerde insanlar iki saf.

1. Öyle sert ve celalli bir ruh taşıyor ki gölgesinin geçtiği yerde insanlar iki saf.


celallice
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Celalli gibi, celalliye benzer

Örnek:

1. Ev sahibi celallice bir adamdı.

1. Ev sahibi celallice bir adamdı.