Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
celallilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Celalli olma durumu

Örnek:

1. Hele bir evlen de senin celalliliğini de görürüz inşallah.

1. Hele bir evlen de senin celalliliğini de görürüz inşallah.


celbe
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Avcı çantası


celbetme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Celbetmek işi


celbetmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kendine çekmek

Örnek:

1. Sonra memnuniyetimi celbetmek için olacak bir türkü çağırmaya başladı.

1. Sonra memnuniyetimi celbetmek için olacak bir türkü çağırmaya başladı.

2. Getirtmek


Lisan : Arapça celb + Türkçe etmek

Telaffuz : ce'lbetmek

çeldirebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çeldirebilmek işi


çeldirebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çeldirme ihtimali veya imkânı bulunmak


çeldirici
Anlamı:

1. isim , isim , eğitim bilimi , eğitim bilimi , isim , isim , eğitim bilimi , eğitim bilimi , Test sınavında, sorunun cevapları arasında doğruya en yakın görünen ancak yanlış olan şık


çeldirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çeldirmek işi


çeldirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çelme işini yaptırmak

2. Yanılmasına yol açmak


çelebi

İlgili Kelimeler:

çöpten çelebi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bektaşi ve Mevlevi pirlerinin en büyüklerine verilen unvan

2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Hristiyan tüccar

Örnek:

1. Çelebi, tütün mü alacaksınız?

1. Çelebi, tütün mü alacaksınız?

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Görgülü, terbiyeli, olgun (kimse)

Örnek:

1. Yeleği gümüş köstekli, fesi kalıpsız, orta yaşlı bir adamdı. Son derece Osmanlı ve çelebi.

1. Yeleği gümüş köstekli, fesi kalıpsız, orta yaşlı bir adamdı. Son derece Osmanlı ve çelebi.


Lisan : Türkçe çalap + Arapça -ī

Çelebi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kırıkkale iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : çele'bi

çelebice
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çelebiye yakışır, çelebi gibi

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (çelebi'ce) Çelebiye yakışır bir biçimde


çelebileşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çelebileşmek işi


çelebileşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Görgülü, terbiyeli, olgun bir kimse olmak


çelebilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çelebi olma durumu

2. Çelebice davranış


çelebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çelebilmek işi


çelebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çelme ihtimali veya imkânı bulunmak


çelek
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Boynuzu kırık veya eğri hayvan


çelen
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Ev saçağı


çelenk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çiçek, dal ve yapraklarla yapılmış halka

Örnek:

1. Duvara dayalı çelenkleri görür.

1. Duvara dayalı çelenkleri görür.

2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Kadınların başlarına taktıkları mücevher veya madenden yapılmış sorguç


çelenk koymak
Anlamı:

1. bir kimseyi anmak için mezarına veya anıtına çelenk bırakmak


celep
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Koyun, keçi, sığır vb. kesilecek hayvanların ticaretini yapan kimse

Örnek:

1. Sen kasap mısın, koyun tüccarı mı, celeplerle senin ne işin var?

1. Sen kasap mısın, koyun tüccarı mı, celeplerle senin ne işin var?

2. tarih , tarih , tarih , tarih , İç oğlanı


Lisan : Arapça celeb

celepçi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koyun, keçi, sığır vb. kesilecek hayvanların ticaretini yapan kimse

Örnek:

1. Sorup soruşturmaya lüzum görmeden kendi kendine celepçi bu adam dedi.

1. Sorup soruşturmaya lüzum görmeden kendi kendine celepçi bu adam dedi.


celepçilik
Anlamı:

1. Celeplik


celeplik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Celepçinin yaptığı iş, celepçilik