92406 kayıt bulundu.
1. iki kişi veya topluluk arasında görüş, düşünce ayrılığı ortaya çıkmak, ayrı görüş ve düşünceleri benimsemek
1. Hayata beraber başladığımız / Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir
1. Hayata beraber başladığımız / Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir
1. -i , -i , -i , -i , Yollama işini yaptırmak
1. Yarın bizim hanımı çarşıya yollatır, aldırtırım gerekenleri.
1. Yarın bizim hanımı çarşıya yollatır, aldırtırım gerekenleri.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yollama ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Yollamayı becermek
alay yollu, hafif yollu, nasihat yollu, şaka yollu
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yolu herhangi bir nitelikte olan
1. Bozuk yollu bir mahalle.
1. Bozuk yollu bir mahalle.
2. Çizgili
1. Sandığın altında, mor yollu beyaz bir iplik çul seriliydi.
1. Sandığın altında, mor yollu beyaz bir iplik çul seriliydi.
3. Hızlı giden (taşıt)
1. Yollu gemi.
1. Yollu gemi.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kuralına uygun
1. Bu hiç de yollu bir iş değildi.
1. Bu hiç de yollu bir iş değildi.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Herhangi bir nitelikte, biçimde
1. İlk teklifimde direnir yollu konuşmaya başladım.
1. İlk teklifimde direnir yollu konuşmaya başladım.
6. isim , isim , argo , argo , isim , isim , argo , argo , Kolayca elde edilen kadın
7. argo , argo , argo , argo , Parası olan
1. isim , isim , isim , isim , Yolculuk sırasında yenmek üzere hazırlanan yiyecek, yol azığı
2. Yolcuya verilen armağan
3. Koridorlara serilen, dar ve uzun halı, yol halısı
4. Yol masrafı olarak ödenen para, harcırah
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ödenek ve yollukları kanunla düzenlenir.
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ödenek ve yollukları kanunla düzenlenir.
1. isim , isim , isim , isim , Yolmak işi
1. Arpalar erdi de gelin, girdik yolmaya
1. Arpalar erdi de gelin, girdik yolmaya
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Sapı orakla biçilmeyecek kadar kısa kalmış ekin
1. -i , -i , -i , -i , Bitki, tüy vb.ni çekerek yerinden çıkarmak, çekip koparmak
1. Yoluyor mu, ne yapıyor bilmem, pişik suratlı olmuş.
1. Yoluyor mu, ne yapıyor bilmem, pişik suratlı olmuş.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dolandırarak, hile ile birinin parasını almak
1. Adamcağızı iyice yoldular.
1. Adamcağızı iyice yoldular.
yolsuz yöntemsiz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yolu olmayan
1. Bu dik, sarp ve yolsuz dağları arabalar, katırlar ve otomobillerle aşacaksınız.
1. Bu dik, sarp ve yolsuz dağları arabalar, katırlar ve otomobillerle aşacaksınız.
2. Yavaş giden (taşıt)
1. Bu gemi yolsuzdur.
1. Bu gemi yolsuzdur.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kurallara aykırı, uygunsuz, yöntemsiz, düzensiz, yersiz, usulsüz, nizamsız
1. Kaymakamın yolsuz icraatı, hususi hayatı hep burada konuşulur, kasabanın olup biten işleri hep burada öğrenilirdi.
1. Kaymakamın yolsuz icraatı, hususi hayatı hep burada konuşulur, kasabanın olup biten işleri hep burada öğrenilirdi.
4. Törelere, toplumun görüşüne aykırı davranan
1. Babam böyle yolsuz bir adam olsaydı anam ne yapardı.
1. Babam böyle yolsuz bir adam olsaydı anam ne yapardı.
5. argo , argo , argo , argo , Parasız, züğürt
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir kurala, bir yönteme uymayan, usulsüz
1. Yolsuz yöntemsiz işler.
1. Yolsuz yöntemsiz işler.
1. isim , isim , isim , isim , Yolsuz olma durumu
1. Bir müdafaa cephesi tutacağız ama paşanın yolsuzluktan akla karayı seçtiğini kendi yazılarında okudum.
1. Bir müdafaa cephesi tutacağız ama paşanın yolsuzluktan akla karayı seçtiğini kendi yazılarında okudum.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanma
1. Bir hafta içinde adamlarının on beşten fazla hırsızlığını, yolsuzluğunu tuttu.
1. Bir hafta içinde adamlarının on beşten fazla hırsızlığını, yolsuzluğunu tuttu.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Parasızlık
1. Kaç vakittir aklımda ama yolsuzluk... Yollu olsam insan gibi yaşamasının daniskasını bilirim.
1. Kaç vakittir aklımda ama yolsuzluk... Yollu olsam insan gibi yaşamasının daniskasını bilirim.
1. yanlış yola sapmak
1. Yollar ıssızdı, el ayak çekilmişti, sokaklarda yolu şaşırdım.
1. Yollar ıssızdı, el ayak çekilmişti, sokaklarda yolu şaşırdım.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yolunmuş olan
1. Nuran, yoluk kaşlarını parmaklarıyla düzeltiyordu.
1. Nuran, yoluk kaşlarını parmaklarıyla düzeltiyordu.
1. `yolda bir engelle, bir kazayla karşılaşmamanı dilerim` anlamında yolculara söylenen bir iyi dilek sözü