Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
vurgusuz

İlgili Kelimeler:

vurgusuz hece

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Vurgu ile söylenmeyen

Örnek:

1. Vurgusuz kelime.

1. Vurgusuz kelime.


vurgusuz hece
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Bir kelimede vurgu bulunmayan hece


vurgusuzluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurgusuz olma durumu


vurkaç
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Birden saldırıp hemen kaybolma


vurma

İlgili Kelimeler:

başvurma, usa vurma

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurmak işi

Örnek:

1. O adi herife vurmana içerlemiş de değilim.

1. O adi herife vurmana içerlemiş de değilim.


vurmak fiil

İlgili Kelimeler:

vurkaç, vurtut, başvurmak, dışa vurum

Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak

Örnek:

1. Masaya vurmak. Birinin başına vurmak.

1. Masaya vurmak. Birinin başına vurmak.

2. -i , -i , -i , -i , Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak

Örnek:

1. Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor.

1. Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor.

3. Etkisi bir yere kadar uzanmak

4. Duyulmak, hissedilmek

5. Üzerinde görünmek, üzerine düşmek, yansımak, aksetmek

Örnek:

1. Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur.

1. Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur.

6. Olumsuz yönde etkilemek

Örnek:

1. Kriz kitap dünyasını da vurdu.

1. Kriz kitap dünyasını da vurdu.

7. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Hızla değmek, çarpmak

Örnek:

1. Kolumu duvara vurmuşum.

1. Kolumu duvara vurmuşum.

8. Sürmek

Örnek:

1. Duvara boya, tahtaya cila vurmak. Yakı vurmak.

1. Duvara boya, tahtaya cila vurmak. Yakı vurmak.

9. Takmak, koymak, bağlamak

Örnek:

1. Seni buradan ellerine kelepçe, ayaklarına zincir vurup öyle götürecekler!

1. Seni buradan ellerine kelepçe, ayaklarına zincir vurup öyle götürecekler!

10. Bağlama, ilişkilendirmek

Örnek:

1. Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar.

1. Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar.

11. Olduğundan başka biçimde görünmek

Örnek:

1. Deliliğe vurmak.

1. Deliliğe vurmak.

12. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Batıcı veya kesici cisimleri saplamak, kakmak

Örnek:

1. Bıçak vurmak.

1. Bıçak vurmak.

13. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uygulamak, basmak, koymak

Örnek:

1. Damga vurmak.

1. Damga vurmak.

14. Ses çıkarmak, ses vermek, çalmak

15. -i , -i , -i , -i , Amaçladığı şeye rast getirmek

16. -i , -i , -i , -i , Hızla çarpmak

Örnek:

1. Ayağını güm güm yere vurarak.

1. Ayağını güm güm yere vurarak.

17. -i , -i , -i , -i , Silahla yaralamak, öldürmek

Örnek:

1. Bir gün kızı kurtarmışlar, ayıyı vurmuşlar.

1. Bir gün kızı kurtarmışlar, ayıyı vurmuşlar.

18. Dokunmak, hasta etmek

Örnek:

1. Bizim evin bacası çekmiyor. Bütün kış, maaile kömür vuruyor bizi bu yüzden.

1. Bizim evin bacası çekmiyor. Bütün kış, maaile kömür vuruyor bizi bu yüzden.

19. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Soğuk, dolu vb. ürünlere zarar vermek

Örnek:

1. Dolu, bu yıl ekinlerin çoğunu vurmuş.

1. Dolu, bu yıl ekinlerin çoğunu vurmuş.

20. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kalp, vuru durumunda olmak, çarpmak

Örnek:

1. Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu.

1. Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu.

21. Piyango vb. çıkmak, isabet etmek

22. -i , -i , -i , -i , Desteklemek, dayamak

Örnek:

1. Akşam olunca kapının desteğini vurduk.

1. Akşam olunca kapının desteğini vurduk.

23. Çıkmak

Örnek:

1. Su dışarı vurdu.

1. Su dışarı vurdu.

24. Sırtına, omzuna yerleştirmek

Örnek:

1. Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu.

1. Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu.

25. Bir şeyi başka bir şey üzerine koymak

26. Tavla oyununda pulu kırmak

27. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Manevi olarak yaralamak

28. argo , argo , argo , argo , İçki içmek

29. argo , argo , argo , argo , Kadeh tokuşturmak

30. -i , -i , argo , argo , -i , -i , argo , argo , Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak

Örnek:

1. Birinin on milyon lirasını vurmak.

1. Birinin on milyon lirasını vurmak.

31. -e , -e , -i , -i , matematik , matematik , -e , -e , -i , -i , matematik , matematik , Çarpma işlemini yapmak

Örnek:

1. İkiyi dörde vurursak sekiz eder.

1. İkiyi dörde vurursak sekiz eder.


vurmalı

İlgili Kelimeler:

vurmalı çalgılar, vurmalı sazlar

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Vurularak çalınan (çalgı)


vurmalı çalgılar
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Vurmalı sazlar


vurmalı sazlar
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Davul, zil, timbal, tef gibi vurularak çalınan çalgılar, vurmalı çalgılar, perküsyon


vurtut
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Silahla yaratılan kargaşalık

Örnek:

1. O vurtut içinde o da gitti.

1. O vurtut içinde o da gitti.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Uzun uzun çekişerek, sıkı pazarlık ederek

Örnek:

1. Vurtut, bir milyon liraya aldım.

1. Vurtut, bir milyon liraya aldım.


vuru
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalbin, gevşeyip kasılmasından ileri gelen atım hareketi


vurucu

İlgili Kelimeler:

vurucu güç, vurucu tim, başvurucu

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Silah attığında hedefini vuran

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Etkileyici


vurucu güç
Anlamı:

1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Silah gücü yüksek, özel eğitim görmüş askerî birlik, vurucu tim

2. Sivil bir kuruluş içinde etkili silahlarla donatılan birlik


vurucu tim
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurucu güç


vuruculuk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurucu olma durumu


vuruk
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çarpık, çarpılmış


vurulabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurulabilmek işi


vurulabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Vurulma ihtimali veya imkânı bulunmak


vurulma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurulmak işi

Örnek:

1. Kapının hızlı hızlı vurulmasıyla sıçrayarak uyandı.

1. Kapının hızlı hızlı vurulmasıyla sıçrayarak uyandı.


vurulmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Vurma işine konu olmak

Örnek:

1. Yatak odasının kapısı vuruluyordu.

1. Yatak odasının kapısı vuruluyordu.

2. -e , -e , mecaz , mecaz , -e , -e , mecaz , mecaz , Âşık olmak, gönül kaptırmak, sevdalanmak

Örnek:

1. Kim söylemiş beni / Süheyla'ya vurulmuşum diye

1. Kim söylemiş beni / Süheyla'ya vurulmuşum diye


vuruluş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurulma işi


vuruluverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vuruluvermek işi


vuruluvermek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ansızın vurulmak


Telaffuz : vurulu'vermek

vurunma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurunmak işi


vurunmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Kendine vurmak

2. Giyinmek, örtünmek

Örnek:

1. Yaşmak vurunmak.

1. Yaşmak vurunmak.

3. Koymak