vurkaç, vurtut, başvurmak, dışa vurum
1. -e , -e , -e , -e , Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak
1. Masaya vurmak. Birinin başına vurmak.
1. Masaya vurmak. Birinin başına vurmak.
2. -i , -i , -i , -i , Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak
1. Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor.
1. Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor.
3. Etkisi bir yere kadar uzanmak
4. Duyulmak, hissedilmek
5. Üzerinde görünmek, üzerine düşmek, yansımak, aksetmek
1. Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur.
1. Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur.
6. Olumsuz yönde etkilemek
1. Kriz kitap dünyasını da vurdu.
1. Kriz kitap dünyasını da vurdu.
7. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Hızla değmek, çarpmak
1. Kolumu duvara vurmuşum.
1. Kolumu duvara vurmuşum.
8. Sürmek
1. Duvara boya, tahtaya cila vurmak. Yakı vurmak.
1. Duvara boya, tahtaya cila vurmak. Yakı vurmak.
9. Takmak, koymak, bağlamak
1. Seni buradan ellerine kelepçe, ayaklarına zincir vurup öyle götürecekler!
1. Seni buradan ellerine kelepçe, ayaklarına zincir vurup öyle götürecekler!
10. Bağlama, ilişkilendirmek
1. Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar.
1. Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar.
11. Olduğundan başka biçimde görünmek
1. Deliliğe vurmak.
1. Deliliğe vurmak.
12. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Batıcı veya kesici cisimleri saplamak, kakmak
1. Bıçak vurmak.
1. Bıçak vurmak.
13. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uygulamak, basmak, koymak
1. Damga vurmak.
1. Damga vurmak.
14. Ses çıkarmak, ses vermek, çalmak
15. -i , -i , -i , -i , Amaçladığı şeye rast getirmek
16. -i , -i , -i , -i , Hızla çarpmak
1. Ayağını güm güm yere vurarak.
1. Ayağını güm güm yere vurarak.
17. -i , -i , -i , -i , Silahla yaralamak, öldürmek
1. Bir gün kızı kurtarmışlar, ayıyı vurmuşlar.
1. Bir gün kızı kurtarmışlar, ayıyı vurmuşlar.
18. Dokunmak, hasta etmek
1. Bizim evin bacası çekmiyor. Bütün kış, maaile kömür vuruyor bizi bu yüzden.
1. Bizim evin bacası çekmiyor. Bütün kış, maaile kömür vuruyor bizi bu yüzden.
19. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Soğuk, dolu vb. ürünlere zarar vermek
1. Dolu, bu yıl ekinlerin çoğunu vurmuş.
1. Dolu, bu yıl ekinlerin çoğunu vurmuş.
20. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kalp, vuru durumunda olmak, çarpmak
1. Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu.
1. Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu.
21. Piyango vb. çıkmak, isabet etmek
22. -i , -i , -i , -i , Desteklemek, dayamak
1. Akşam olunca kapının desteğini vurduk.
1. Akşam olunca kapının desteğini vurduk.
23. Çıkmak
1. Su dışarı vurdu.
1. Su dışarı vurdu.
24. Sırtına, omzuna yerleştirmek
1. Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu.
1. Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu.
25. Bir şeyi başka bir şey üzerine koymak
26. Tavla oyununda pulu kırmak
27. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Manevi olarak yaralamak
28. argo , argo , argo , argo , İçki içmek
29. argo , argo , argo , argo , Kadeh tokuşturmak
30. -i , -i , argo , argo , -i , -i , argo , argo , Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak
1. Birinin on milyon lirasını vurmak.
1. Birinin on milyon lirasını vurmak.
31. -e , -e , -i , -i , matematik , matematik , -e , -e , -i , -i , matematik , matematik , Çarpma işlemini yapmak
1. İkiyi dörde vurursak sekiz eder.
1. İkiyi dörde vurursak sekiz eder.