Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
vurdurtmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Vurdurma işini yaptırmak


vurgu

İlgili Kelimeler:

vurgu uzunluğu, vurgu oyun, gevşek vurgu, ön vurgu, tonlu vurgu, kelime vurgusu, sözcük vurgusu

Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Konuşma, okuma sırasında bir hece veya kelime üzerine diğerlerinden daha farklı olarak yapılan baskı, aksan


vurgu oyun
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Halk oyunlarında gösterinin temasını belirten ana oyun


vurgu uzunluğu
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Bir kelimede vurgulu hecenin uzunluğu


vurgulama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurgulamak işi

Örnek:

1. Herkes susar, yalnızca kadınlardan biri, bir romanı, vurgulamalara özel önem göstererek okur, ötekiler dinlerdi.

1. Herkes susar, yalnızca kadınlardan biri, bir romanı, vurgulamalara özel önem göstererek okur, ötekiler dinlerdi.


vurgulamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Vurgu ile söylemek

2. Bir yazı veya konuşmada sürekli olarak öne sürülen, önemle belirtilmek istenen düşünceye dikkati çekmek, belli bir noktayı altını çizerek belirtmek

3. Belirlemek, damgasını vurmak


vurgulanabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurgulanabilmek işi


vurgulanabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Vurgulanma ihtimali veya imkânı bulunmak


vurgulanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurgulanma işi


vurgulanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurgulanmak işi


vurgulanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Vurgulama işi yapılmak

Örnek:

1. Ahırlarda her iki hayvandan birine suluk yapılması gerektiği de vurgulanmış.

1. Ahırlarda her iki hayvandan birine suluk yapılması gerektiği de vurgulanmış.


vurgulatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurgulatmak işi


vurgulatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Vurgulama işini yaptırmak


vurgulayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurgulayabilmek işi


vurgulayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Vurgulama ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Vurgulama becerisi bulunmak


vurgulayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurgulama işi


vurgulu

İlgili Kelimeler:

vurgulu hece

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Vurgu ile söylenen

Örnek:

1. Vurgulu kelime. Vurgulu hece.

1. Vurgulu kelime. Vurgulu hece.

2. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Üstünde önemle durularak, dikkat çekilerek

Örnek:

1. Vurgulu konuştu.

1. Vurgulu konuştu.


vurgulu hece
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Bir kelimede vurgunun bulunduğu hece


vurgun
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolayca ve haksız ele geçen kazanç

2. Sıcak, soğuk, dolu vb. etkilerle ürünlerde görülen zarar

Örnek:

1. Dolu vurgunu elma.

1. Dolu vurgunu elma.

3. Çok derinlerdeki suyun basıncı dolayısıyla iki akıntı arasında sıkışıp kalma, düzenli hava alıp verememe, birden su yüzüne çıkma vb. durumlarda dalgıcın uğradığı inme veya ölüm

4. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Silahla yaralanmış olan

5. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Birine veya bir şeye vurulmuş, bağlanmış, sevmiş olan, sevdalı, âşık, meftun

Örnek:

1. Onun da kendisine vurgun olduğuna gönülden inanmaktadır.

1. Onun da kendisine vurgun olduğuna gönülden inanmaktadır.


vurgun (veya vurgunu) vurmak
Anlamı:

1. yolsuzluk yaparak kısa sürede büyük kazanç elde etmek

Örnek:

1. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Harun'un paralarını kullanarak vurduğu vurgunlarla bugünkü mertebesine ulaşmıştır belki.

1. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Harun'un paralarını kullanarak vurduğu vurgunlarla bugünkü mertebesine ulaşmıştır belki.


vurgun yemek
Anlamı:

1. vurgun sonucu ölmek veya sakat kalmak


vurguncu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , ticaret , ticaret , sıfat , sıfat , ticaret , ticaret , Para dalgalanmalarından yararlanarak kolay yoldan kazanç elde eden, alavereci, muhtekir, ihtikârcı, spekülatör

Örnek:

1. Yukarıdaki hikâyemin kahramanlarıyla dolu binbir çarşıda, binbir vurguncuyu yakalamak imkânsızdır.

1. Yukarıdaki hikâyemin kahramanlarıyla dolu binbir çarşıda, binbir vurguncuyu yakalamak imkânsızdır.

2. Yolsuz bir biçimde kazanç elde eden

Örnek:

1. Halkın vurguncuya, karaborsacıya hıncı vardır.

1. Halkın vurguncuya, karaborsacıya hıncı vardır.


vurgunculuk
Anlamı:

1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , İleride meydana gelebilecek fiyat dalgalanmalarından yararlanarak haksız kazanç sağlama, alaverecilik, ihtikâr, ihtikârcılık, spekülasyon, spekülatörlük

Örnek:

1. İki harp esnasında, burası kolay kazançların, vurgunculuğun en işlek merkezlerinden biriydi.

1. İki harp esnasında, burası kolay kazançların, vurgunculuğun en işlek merkezlerinden biriydi.


vurgunculuk etmek
Anlamı:

1. haksız kazanç sağlamak için uğraşmak


vurgunluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurgun olma, gönül kaptırma durumu