Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
tıkıştırmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Boş yer kalmayacak biçimde doldurmak, gelişigüzel koymak, tıka basa sokmak

Örnek:

1. Tam bir kutu çorabı tıkıştırdılar koltuğumun altına.

1. Tam bir kutu çorabı tıkıştırdılar koltuğumun altına.

2. Acele ile birine bir şeyi yedirmeye çalışmak

3. İyice çiğnemeden yutarak yemek

Örnek:

1. Musa tabaktaki peynirin yarısını, üç dilim ekmeği ve kâsede kalan tüm zeytinleri ağzına tıkıştırıp bir şey söylemeden çıktı evden.

1. Musa tabaktaki peynirin yarısını, üç dilim ekmeği ve kâsede kalan tüm zeytinleri ağzına tıkıştırıp bir şey söylemeden çıktı evden.


tıkıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tıkıvermek işi


tıkıvermek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Çabucak veya kısa sürede tıkmak


Telaffuz : tıkı'vermek

tıkız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tıknaz

Örnek:

1. İkisi de tıkız ve aynı boyda.

1. İkisi de tıkız ve aynı boyda.

2. Çok sıkıştırılmaktan veya çok sıkı doldurulmaktan katılaşmış, sıkı

Örnek:

1. Bu yastık pek tıkız olmuş.

1. Bu yastık pek tıkız olmuş.

3. Yoğunluğu çok, katı

Örnek:

1. Tıkız hamur.

1. Tıkız hamur.


tıkızlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tıkızlaşmak işi


tıkızlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tıkız duruma gelmek


tıkızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tıkız olma durumu


tıklama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tıklamak işi, klikleme


tıklamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir yere hafifçe vurarak `tık` sesi çıkarmak

Örnek:

1. Girmeden önce kapıyı tıkladı.

1. Girmeden önce kapıyı tıkladı.

2. -e , -e , -e , -e , Bilgisayarda, ağ sayfalarında bağlantılara ulaşmak amacıyla fare ile düğmeye veya bağlantı adresine dokunmak, kliklemek


tıklanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tıklanmak işi


tıklanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tıklama işine konu olmak


tıklatabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tıklatabilmek işi


tıklatabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Tıklatma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Tıklatma becerisi bulunmak


tıklatılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tıklatılmak işi


tıklatılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tıklatma işi yapılmak

Örnek:

1. Kamaranın kapısı daha belirgin tıklatılıyor şimdi.

1. Kamaranın kapısı daha belirgin tıklatılıyor şimdi.


tıklatış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tıklatma işi


tıklatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tıklatmak işi


tıklatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , `Tık` sesi çıkararak hafifçe vurmak

Örnek:

1. Kapıyı tıklattı.

1. Kapıyı tıklattı.


tıklayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tıklayabilmek işi


tıklayabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Tıklama ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Tıklama becerisi bulunmak


tıklayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tıklama işi


tıklım tıkış
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Tıklım tıklım

Örnek:

1. Çalışma köşem diye bildiğim yer ise tıklım tıkış, antikacı dükkânı gibi.

1. Çalışma köşem diye bildiğim yer ise tıklım tıkış, antikacı dükkânı gibi.


tıklım tıklım
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Ağzına kadar, boş yer kalmayacak biçimde, tıklım tıkış, lebalep

Örnek:

1. Mal müdürlüğünün küçük ama tıklım tıklım dolu salonunda çıt çıkmıyordu.

1. Mal müdürlüğünün küçük ama tıklım tıklım dolu salonunda çıt çıkmıyordu.


tıkma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tıkmak işi


tıkmak fiil

İlgili Kelimeler:

tıka basa

Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , İterek, zorla, aceleyle sokmak

Örnek:

1. Her birinin ağzına avucundaki et parçasını tıktı.

1. Her birinin ağzına avucundaki et parçasını tıktı.

2. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Sokmak

Örnek:

1. Hesap kitap, müfettiş derken Aslan'ı kafese tıkmışlar.

1. Hesap kitap, müfettiş derken Aslan'ı kafese tıkmışlar.