1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Boş yer kalmayacak biçimde doldurmak, gelişigüzel koymak, tıka basa sokmak
1. Tam bir kutu çorabı tıkıştırdılar koltuğumun altına.
1. Tam bir kutu çorabı tıkıştırdılar koltuğumun altına.
2. Acele ile birine bir şeyi yedirmeye çalışmak
3. İyice çiğnemeden yutarak yemek
1. Musa tabaktaki peynirin yarısını, üç dilim ekmeği ve kâsede kalan tüm zeytinleri ağzına tıkıştırıp bir şey söylemeden çıktı evden.
1. Musa tabaktaki peynirin yarısını, üç dilim ekmeği ve kâsede kalan tüm zeytinleri ağzına tıkıştırıp bir şey söylemeden çıktı evden.