Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
tanesiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tanesi olmayan


tangır tangır
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boş nesnelere vurulduğunda çıkan kaba ve çınlayıcı ses

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Bu biçimde ses çıkararak


tangır tungur
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Genellikle boş nesnelerin yuvarlanırken çıkardığı kaba ve çınlayıcı ses

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Bu biçimde ses çıkararak

Örnek:

1. Fıçılar tangır tungur yuvarlandı.

1. Fıçılar tangır tungur yuvarlandı.


tangırdama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tangırdamak işi


tangırdamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Madenî şeyler kuru ve gürültülü ses çıkarmak


tangırdatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tangırdatmak işi


tangırdatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Madenî şeyler kuru ve gürültülü ses çıkartmak


tangırtı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Madenî şeylerin çıkardığı kuru ve gürültülü sesin adı

Örnek:

1. Aşağıdan çöpçülerin sesleri, boşaltılan varillerin tangırtısı, motorun homurtusu yükselirdi.

1. Aşağıdan çöpçülerin sesleri, boşaltılan varillerin tangırtısı, motorun homurtusu yükselirdi.


tangırtılı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tangırtısı olan, gürültülü


tango
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Özel ritimli ağır bir dans

Örnek:

1. Annemle babam yalnızca tango ve vals yaparlarmış cumhuriyet balolarında.

1. Annemle babam yalnızca tango ve vals yaparlarmış cumhuriyet balolarında.

2. Bu dansın müziği

Örnek:

1. Burada o zaman bir laterna vardı. Kolunu çevirdiğinizde hırıl hırıl bir tango çalıyordu.

1. Burada o zaman bir laterna vardı. Kolunu çevirdiğinizde hırıl hırıl bir tango çalıyordu.

3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Aşırı bir biçimde son modaya uyarak giyinmiş (kadın)

Örnek:

1. Yolda tangolara rast geldim, ne süslü, ne nazik...

1. Yolda tangolara rast geldim, ne süslü, ne nazik...


Lisan : Fransızca tango

Telaffuz : ta'ngo

tangram
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir kareden belli bir düzene göre kesilmiş iki büyük iki küçük, bir orta boy ikizkenar dik üçgen, bir kare ve bir paralel kenardan oluşan eski bir Çin bulmacası

2. İlköğretimde öğrencilerin şekil oluşturma yeteneğini geliştirmek amacıyla kullanılan matematik ders araç gereci


Lisan : İngilizce tangram

tanı

İlgili Kelimeler:

erken tanı

Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma, tanılama, teşhis

Örnek:

1. Bir süre, mide ülseri tanısıyla sayrılık geçirdi.

1. Bir süre, mide ülseri tanısıyla sayrılık geçirdi.


tanı koymak
Anlamı:

1. hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koymak


tanıdık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tanışılıp konuşulan (kimse), bildik, tanış

Örnek:

1. Mart başlayalı kırkını geçmiş nice tanıdıklarım hastalandı.

1. Mart başlayalı kırkını geçmiş nice tanıdıklarım hastalandı.

2. Daha önceden bilinen, görülen, aşina

Örnek:

1. Küçük kız, bir tanıdık edasıyla konuşan bu esrarlı adamı yadırgamadı.

1. Küçük kız, bir tanıdık edasıyla konuşan bu esrarlı adamı yadırgamadı.


tanıdık çıkmak
Anlamı:

1. önceden birbirlerini tanımış olmak, tanış olmak

2. bir şeyi daha önceden öğrenmiş, duymuş olmak

Örnek:

1. Sırrı Bey, bu iki ada hemen tanıdık çıktı ve artık oturduğu koltukta büsbütün uzanarak, bekliyoruz paşam, dedi.

1. Sırrı Bey, bu iki ada hemen tanıdık çıktı ve artık oturduğu koltukta büsbütün uzanarak, bekliyoruz paşam, dedi.


tanıdıklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tanıdık olma durumu


tanık

İlgili Kelimeler:

tanık tepe, yalancı tanık, görgü tanığı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gördüğünü ve bildiğini anlatan, bilgi veren kimse, şahit

Örnek:

1. Aksini söyleyen bir tanık da çıkmamıştı.

1. Aksini söyleyen bir tanık da çıkmamıştı.

2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Duruşmada bilgisine, görgüsüne başvurulan kimse, şahit


tanık olmak
Anlamı:

1. bir olayı görmek ve duymak, şahit olmak

Örnek:

1. Ayrıca sayfalarında, durup dururken hakkımda küçültücü sözlerine tanık oldum.

1. Ayrıca sayfalarında, durup dururken hakkımda küçültücü sözlerine tanık oldum.


tanık tepe
Anlamı:

1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Yatay veya bir yana eğimli katmanlardan oluşan bir yaylada, akarsu aşındırmasından az çok kurtulabilen ve aşınmadan önceki yüzeyin bir parçası olan tepecik


tanıklama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tanıklamak işi


tanıklamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir iddiayı tanıkla desteklemek, tanık göstermek


tanıklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tanığı olan, şahitli


tanıklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tanık olma durumu, şahitlik, şehadet

2. Tanığın yaptığı iş, şahitlik, şehadet

Örnek:

1. Yalnızca eylemlerimizin değil tanıklıklarımızın da bizi kirletebileceğini sezdiğimi, tiksintiyle kendi dışıma devrildiğimi anımsıyorum.

1. Yalnızca eylemlerimizin değil tanıklıklarımızın da bizi kirletebileceğini sezdiğimi, tiksintiyle kendi dışıma devrildiğimi anımsıyorum.


tanıklık etmek
Anlamı:

1. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , mahkemede, tanık olunan bir durumu söylemek, şahitlik etmek

Örnek:

1. İntihar etmeden önce de aleyhte tanıklık edecek, yargıcı temizleyecekti.

1. İntihar etmeden önce de aleyhte tanıklık edecek, yargıcı temizleyecekti.

2. sosyal bir olayı, dönemi yaşamış olmak


tanıklılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tanıklı olma durumu, şahitlilik