92406 kayıt bulundu.
süzgün bakış, süzgün göz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biraz zayıflamış, güçsüzleşmiş
1. Dikkat ettim, süzgün bir yüzü, güzel kirpikleri, nemli, şeffaf dudakları vardı.
1. Dikkat ettim, süzgün bir yüzü, güzel kirpikleri, nemli, şeffaf dudakları vardı.
1. isim , isim , isim , isim , Üst göz kapakları biraz kapalı bir biçimde nazlı, işveli bakış
1. Kendini o süzgün bakışların en süzgününe kaptırmıştı.
1. Kendini o süzgün bakışların en süzgününe kaptırmıştı.
1. isim , isim , isim , isim , Süzgün veya ölgün bakışlarla bakan göz
1. Süzgün gözleri bugünkü gibi alaycı, çenesi daha sivriydi.
1. Süzgün gözleri bugünkü gibi alaycı, çenesi daha sivriydi.
1. isim , isim , isim , isim , Süzgün olma durumu
1. Ağır bir süzgünlükle gözlerini kapayarak elini uzattı.
1. Ağır bir süzgünlükle gözlerini kapayarak elini uzattı.
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam
Lisan : Farsça sūz + dil
Telaffuz : su:'zidil
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam
Lisan : Farsça sūz + dilārā
Telaffuz : su:'zidila:ra:, l ince okunur
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde bir basit makam
1. Suzinak faslının eski yeni şarkıları birbirini takip ederken bu hâle gülen doktor gezinmeye başladı.
1. Suzinak faslının eski yeni şarkıları birbirini takip ederken bu hâle gülen doktor gezinmeye başladı.
Lisan : Farsça sūznāk
Telaffuz : su:zina:k
süzme bal, süzme yoğurt
1. isim , isim , isim , isim , Süzmek işi
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Süzülmüş olan, süzülerek elde edilen
1. Süzme bal. Süzme yoğurt.
1. Süzme bal. Süzme yoğurt.
3. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Kötü, aşağılık, malın gözü (kimse)
4. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Katışıksız, saf
1. Son derece zeki babalardan süzme salak oğulların çıktığı görülmüştü.
1. Son derece zeki babalardan süzme salak oğulların çıktığı görülmüştü.
1. isim , isim , isim , isim , Bir torbaya konularak suyu süzülen yoğurt, kese yoğurdu, torba yoğurdu
1. -i , -i , -i , -i , Bir sıvıyı, içindeki katı maddelerden ayırmak için bez veya delikli bir kaptan geçirmek
1. Sütü süzmek.
1. Sütü süzmek.
2. Bazı sıvıların yoğunlaşmasına yol açan, katı ve tortulu maddeleri bu sıvılardan ayırmak
1. Sirkenin tortusunu süzmek.
1. Sirkenin tortusunu süzmek.
3. Gözle inceleyerek dikkatle bakmak
1. Yarı kapalı, yumuk yumuk gözlerini büsbütün küçülterek nehrin iki kıyısını süzdü.
1. Yarı kapalı, yumuk yumuk gözlerini büsbütün küçülterek nehrin iki kıyısını süzdü.
4. Göz baygın ve anlamlı bakmak
1. Bir ara yandaki masada oturan adamın beni süzdüğünü sezinledim.
1. Bir ara yandaki masada oturan adamın beni süzdüğünü sezinledim.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Zayıf, güçsüz, süzgün
1. Parasızın yürüyüşü sürtük, gözleri süzük, rengi uçuk, sesi bozuktur.
1. Parasızın yürüyüşü sürtük, gözleri süzük, rengi uçuk, sesi bozuktur.
2. Süzgünleşmiş, süzülmüş
1. Uykudan uyandırılmış gibi gözleri süzük, döndü baktı.
1. Uykudan uyandırılmış gibi gözleri süzük, döndü baktı.
1. isim , isim , isim , isim , Süzülmek işi
2. Bir kuşun kanat vurmadan yaptığı uçuş
3. Bir uçağın motorunu boşa alarak veya durdurarak yaptığı uçuş
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Süzme işine konu olmak
1. Bal süzüldü.
1. Bal süzüldü.
2. Akmak
1. Gözlerimden yaşlar süzüldü.
1. Gözlerimden yaşlar süzüldü.
3. Kuş kanatları gerili olarak görünür bir hareket yapmadan havada ilerlemek
1. Kuş, gene havada süzülüp daireler çiziyor.
1. Kuş, gene havada süzülüp daireler çiziyor.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sessizce ve görünür bir hareket yapmadan ilerlemek
1. Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal.
1. Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İnsan sessiz, gizlice ve kayıyormuş gibi gitmek
1. Bir daha vurdum ve cevap alamayınca her zaman yaptığım gibi usulca kapıyı açıp içeri süzüldüm.
1. Bir daha vurdum ve cevap alamayınca her zaman yaptığım gibi usulca kapıyı açıp içeri süzüldüm.
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Göz baygınlaşmak, mahmurlaşmak
1. Bu sözleri söylerken mebusun gözleri süzülerek ufalıyordu.
1. Bu sözleri söylerken mebusun gözleri süzülerek ufalıyordu.
7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Uyumlu bir biçimde ve salınarak yürümek
1. Bir tanesinin elinde -muhakkak çalmış olacak- bir şık şemsiye, o günün sosyete hanımlarını taklit ederek kırıtıyor, süzülüyorlardı.
1. Bir tanesinin elinde -muhakkak çalmış olacak- bir şık şemsiye, o günün sosyete hanımlarını taklit ederek kırıtıyor, süzülüyorlardı.
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yüzüne nazlı bir anlam vermek
9. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok zayıflamak
1. Yedi sekiz gün içinde kızcağız, süzülmüş, solmuş, gözleri çukura kaçmıştı.
1. Yedi sekiz gün içinde kızcağız, süzülmüş, solmuş, gözleri çukura kaçmıştı.
1. kendini beğenmiş bir tavırla ağırbaşlı oturup çevreye bakmak
1. Gelin tarafı da görümceler de yerlerinden kımıldamadılar, süzüm süzüm süzüldüler.
1. Gelin tarafı da görümceler de yerlerinden kımıldamadılar, süzüm süzüm süzüldüler.
1. isim , isim , isim , isim , Bir sıvıyı süzerek elde edilen tortu
2. biyoloji , biyoloji , biyoloji , biyoloji , Vücut suyunun dışarı atılması sırasında böbrekte kıvrımlı kanalcıklara geçen ve içinde çeşitli kimyasal maddeler bulunan sıvı
1. isim , isim , isim , isim , Süzme işi
1. Hırsını yüreğinde saklayan derin bir mana belirmiş bu süzüşte.
1. Hırsını yüreğinde saklayan derin bir mana belirmiş bu süzüşte.
1. isim , isim , isim , isim , Hemşire
1. Ara sıra geniş koridordan, yatak odalarına ve sofraya bakan şvesterler geçiyor.
1. Ara sıra geniş koridordan, yatak odalarına ve sofraya bakan şvesterler geçiyor.
2. Kız kardeş
Lisan : Almanca Schwester
1. isim , isim , isim , isim , Bir kenarını çizim yapılan yüzeyin kenarına dayayıp diğer kenarıyla birbirine paralel yatay çizgiler çizmeye yarayan T biçimindeki cetvel
T cetveli
1. Türk alfabesinin yirmi dördüncü sırasında yer alan ve Te adı verilen bu harf, ses bilimi bakımından sert, patlayıcı diş ünsüzünü gösterir