92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Sürtüşmek işi
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Anlaşmazlık, uyuşmazlık
1. Herkesten uzak duruşu, çekingenliğinden, pısırıklığından çok, birtakım sürtüşmelerden korunmak içindi.
1. Herkesten uzak duruşu, çekingenliğinden, pısırıklığından çok, birtakım sürtüşmelerden korunmak içindi.
1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Birbirine sürtünmek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Anlaşamamak, uyuşamamak
sürü sepet, sürü sürü, bir sürü
1. isim , isim , isim , isim , Evcil hayvanlar topluluğu
1. Karşıki yamaçların sırtında kısrak sürüleri çanlarını sallayarak otluyordu.
1. Karşıki yamaçların sırtında kısrak sürüleri çanlarını sallayarak otluyordu.
2. Bir insanın bakımı altındaki hayvanların tümü
1. Sözlerim acı diye kızım gücenme bana / Bak cılız sürüsünü dolaştıran çobana
1. Sözlerim acı diye kızım gücenme bana / Bak cılız sürüsünü dolaştıran çobana
3. Birlikte yaşayan hayvan topluluğu
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yönlendirilebilen insan topluluğu
1. Sokaklarda alay geçerken başka çocuklar da sürüye katılır, mektebe kadar giderler.
1. Sokaklarda alay geçerken başka çocuklar da sürüye katılır, mektebe kadar giderler.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Birçok
1. Sürü sepet öğrenci genç, kuyruğa girmiş, sırasını bekliyor.
1. Sürü sepet öğrenci genç, kuyruğa girmiş, sırasını bekliyor.
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Pek çok
1. Kuşlar geçiyor, derken / Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık
1. Kuşlar geçiyor, derken / Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık
1. isim , isim , isim , isim , Şanlıurfa iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : su'rucu
sürücü belgesi, sürücü kursu, uzun yol sürücüsü
1. isim , isim , isim , isim , Karada kullanılan motorlu araçları sürüp yöneten kimse, şoför
1. Hangi dolmuşa binersen bin, uzat parayı sürücüye, sürücü hemen elinin tersiyle iter.
1. Hangi dolmuşa binersen bin, uzat parayı sürücüye, sürücü hemen elinin tersiyle iter.
1. isim , isim , isim , isim , Taşıt sürücülerine ilgililerce verilen, araç kullanmada yeterli olmayı gösteren belge, ehliyet
1. isim , isim , isim , isim , Sürücü belgesi almak isteyen adaylara özel eğitim veren kuruluş, şoför okulu
uzun yol sürücülüğü
1. isim , isim , isim , isim , Sürücünün işi, şoförlük
1. `birlikte olduğu topluluktan ayrılıp kendi başına iş yapma yolunu tutan kimse dayanışmadan yoksun, koruyucusuz, desteksiz kalır ve zarara uğrar` anlamında kullanılan bir söz
1. herkesin tuttuğu yolu bırakıp ayrı bir yol tutturmak, herkesin yaptığını yapmamak
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi yerden kaldırmadan iterek veya çekerek götürmek
1. Prenses koluma girdi, sürüklercesine büfeye götürdü.
1. Prenses koluma girdi, sürüklercesine büfeye götürdü.
2. Akarsu alıp götürmek
1. Sakarya nehri kırılmış söğüt dallarını, saman çöplerini sürüklüyordu.
1. Sakarya nehri kırılmış söğüt dallarını, saman çöplerini sürüklüyordu.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İstekli olmayan birini bir yere götürmek, getirmek
1. Seni bırakmam vallahi diyor ve bazen gittiği yerlere bile onu sürükleyip götürmek istiyordu.
1. Seni bırakmam vallahi diyor ve bazen gittiği yerlere bile onu sürükleyip götürmek istiyordu.
4. -e , -e , -i , -i , mecaz , mecaz , -e , -e , -i , -i , mecaz , mecaz , Bir kimseyi, bir işi yapmaya zorlamak
5. -e , -e , -i , -i , mecaz , mecaz , -e , -e , -i , -i , mecaz , mecaz , Kötü bir duruma, sona doğru götürmek
1. Hepimizi bu dipsiz denizin enginlerinde mahvolmaya sürükledin, dediler.
1. Hepimizi bu dipsiz denizin enginlerinde mahvolmaya sürükledin, dediler.
6. -e , -e , -i , -i , mecaz , mecaz , -e , -e , -i , -i , mecaz , mecaz , İlgi uyandırarak bırakamayacak duruma getirmek, çok ilgilendirmek
1. Benim çağdaşlarımdan kim bilir kaç bin genci bahtiyar rüyalara sürüklemiştir.
1. Benim çağdaşlarımdan kim bilir kaç bin genci bahtiyar rüyalara sürüklemiştir.
1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Sürüklenme ihtimali veya imkânı bulunmak