92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Sürünerek giden (hayvan)
2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Yere yatay olarak uzanan (sap veya kök)
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Omurgalıların, suda ve karada yaşayabilen yılan, kertenkele, kaplumbağa, timsah gibi yerde sürünerek veya yürüyerek ilerleyen sınıfı
1. isim , isim , isim , isim , Sürünmek işi
2. hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Çoğunlukla uzun gövdeli bir hayvanın, bacaklarının yardımı olmaksızın katı bir yüzeyde ilerlemesi
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Karnı üzerinde sürünerek gitmek
1. İçimize tekrar emniyet geldikten sonra, karnımız üstünde sürünerek Nil'e, sonra öteki sahile geçtik.
1. İçimize tekrar emniyet geldikten sonra, karnımız üstünde sürünerek Nil'e, sonra öteki sahile geçtik.
2. -i , -i , -i , -i , Kendi üzerine koku, krem vb. sürmek
1. Bir şişe kolonyayı süründüm.
1. Bir şişe kolonyayı süründüm.
3. -e , -e , -e , -e , Bir şeye değerek geçmek, geçerken değmek
1. Duvara sürünmek. Boyaya sürünmek.
1. Duvara sürünmek. Boyaya sürünmek.
4. Sürünme işine konu olmak
1. Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün.
1. Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yoksul ve perişan yaşamak
1. Semiz bir köpeğe bile yetmeyecek bir parayla bu kadar süründüm.
1. Semiz bir köpeğe bile yetmeyecek bir parayla bu kadar süründüm.
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Başıboş, sahipsiz kalmak
1. Kedi sokaklarda sürünürken bile, eğer sizden korkmadıysa yine mağrur, kibirli ve rahatına düşkündür.
1. Kedi sokaklarda sürünürken bile, eğer sizden korkmadıysa yine mağrur, kibirli ve rahatına düşkündür.
1. isim , isim , isim , isim , Sürünme işi
1. Kolay değil doğrusu, enginlerde kanat çırpmaya alışık bir kuşun böyle han avlularında sürünüşü.
1. Kolay değil doğrusu, enginlerde kanat çırpmaya alışık bir kuşun böyle han avlularında sürünüşü.
ahududu şurubu, elma şurubu, kızılcık şurubu, vişne şurubu
1. isim , isim , isim , isim , Çok kaynatılarak koyulaştırılmış şerbet
1. Sen hele şu kadayıfın şurubuna bir göz atıver.
1. Sen hele şu kadayıfın şurubuna bir göz atıver.
2. Çeşitli meyve özleri ve şekerin kaynatılmasıyla elde edilen içecek
1. Vişne şurubu.
1. Vişne şurubu.
3. İçinde çok miktarda şeker bulunan koyu sıvı kıvamda olan ilaç
1. Kuvvet şurubu.
1. Kuvvet şurubu.
Lisan : Arapça şurūb
1. eskiden beri devam etmek
1. Muhtarla hiç aram yoktu, babamın sağlığından beri sürüp gelen bir inatlaşma vardı.
1. Muhtarla hiç aram yoktu, babamın sağlığından beri sürüp gelen bir inatlaşma vardı.
1. eskiden olduğu gibi, eskiden nasılsa gene öyle olmak, öyle devam etmek
1. Laf atmalar, ıslık çalmalar, kavgaya tutuşmalar gün boyu sürüp gitti.
1. Laf atmalar, ıslık çalmalar, kavgaya tutuşmalar gün boyu sürüp gitti.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sevinç
1. Dilde gam var şimdilik lütfeyle gelme ey sürur / Olamaz bir hanede mihman mihman üstüne
1. Dilde gam var şimdilik lütfeyle gelme ey sürur / Olamaz bir hanede mihman mihman üstüne
Lisan : Arapça surūr
Telaffuz : süru:ru
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Sürekli olarak yavaş yavaş ve ovarak sürmek
2. Özensizce, çabucak sürmek
1. Ben ilk defa oyuna çıkıyorum, beyefendi de gelmiş burada allık, pudra sürüştürüyor.
1. Ben ilk defa oyuna çıkıyorum, beyefendi de gelmiş burada allık, pudra sürüştürüyor.
1. pek çok, pek bol
1. Onda hısım akraba sürüsüne bereket!
1. Onda hısım akraba sürüsüne bereket!
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sürüsü olmayan
1. Kara sevdalarını türkülüyor uzaklarda / Çıplak kalan ağaçlar, sürüsüz çoban ve deniz
1. Kara sevdalarını türkülüyor uzaklarda / Çıplak kalan ağaçlar, sürüsüz çoban ve deniz
1. isim , isim , isim , isim , Sürütmek işi
2. Deniz dibini taramaya yarar, demir bir çerçeveye geçirilmiş ağ
3. Deniz içinde çekilerek balık avlamaya yarar bir olta türü
1. `zor bir işe giren onun bütün sıkıntılarıyla karşılaşabilir` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Samilerin, Arami kolunun doğu bölümünde olan bir Hristiyan topluluğu ve bu topluluktan olan kimse
Özel: Evet
Lisan : Arapça suryānī
Telaffuz : sürya:ni:
1. isim , isim , isim , isim , Süryani dili
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu dille yazılmış olan
Özel: Evet
Telaffuz : sürya:ni:ce
süs bitkisi, süs püs
1. isim , isim , isim , isim , Süslemeye, süslenmeye yarayan şey, bezek, süs püs
2. Süsleme veya süslenme işi
1. Süse düşkün.
1. Süse düşkün.
3. Anlamı zenginleştiren edebiyat sanatı
1. Divan şiiri süse önem vermiştir.
1. Divan şiiri süse önem vermiştir.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Güzellik veren, güzelleştiren şey
1. Kitabı bir süs kabul etmek, kültür görgüsüzlüğünün en somut örneğini oluşturur.
1. Kitabı bir süs kabul etmek, kültür görgüsüzlüğünün en somut örneğini oluşturur.