sürüklemek

fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi yerden kaldırmadan iterek veya çekerek götürmek

Örnek:

1. Prenses koluma girdi, sürüklercesine büfeye götürdü.

1. Prenses koluma girdi, sürüklercesine büfeye götürdü.

2. Akarsu alıp götürmek

Örnek:

1. Sakarya nehri kırılmış söğüt dallarını, saman çöplerini sürüklüyordu.

1. Sakarya nehri kırılmış söğüt dallarını, saman çöplerini sürüklüyordu.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İstekli olmayan birini bir yere götürmek, getirmek

Örnek:

1. Seni bırakmam vallahi diyor ve bazen gittiği yerlere bile onu sürükleyip götürmek istiyordu.

1. Seni bırakmam vallahi diyor ve bazen gittiği yerlere bile onu sürükleyip götürmek istiyordu.

4. -e , -e , -i , -i , mecaz , mecaz , -e , -e , -i , -i , mecaz , mecaz , Bir kimseyi, bir işi yapmaya zorlamak

5. -e , -e , -i , -i , mecaz , mecaz , -e , -e , -i , -i , mecaz , mecaz , Kötü bir duruma, sona doğru götürmek

Örnek:

1. Hepimizi bu dipsiz denizin enginlerinde mahvolmaya sürükledin, dediler.

1. Hepimizi bu dipsiz denizin enginlerinde mahvolmaya sürükledin, dediler.

6. -e , -e , -i , -i , mecaz , mecaz , -e , -e , -i , -i , mecaz , mecaz , İlgi uyandırarak bırakamayacak duruma getirmek, çok ilgilendirmek

Örnek:

1. Benim çağdaşlarımdan kim bilir kaç bin genci bahtiyar rüyalara sürüklemiştir.

1. Benim çağdaşlarımdan kim bilir kaç bin genci bahtiyar rüyalara sürüklemiştir.