Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
sıkmaç
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Kompresör


sıkmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak

Örnek:

1. Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor.

1. Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor.

2. Bir şeyin suyunu, yağını, sıvı kısmını basınçla çıkarıp akıtmak

Örnek:

1. Limon sıkmak. Üzüm sıkmak.

1. Limon sıkmak. Üzüm sıkmak.

3. Dar gelmek

Örnek:

1. Belimi sıktı kemer

1. Belimi sıktı kemer

4. Basınçlı bir araçla fışkırtmak, püskürtmek

Örnek:

1. Yangına su sıkmak.

1. Yangına su sıkmak.

5. Silahla ateş etmek

Örnek:

1. Küçük hanım, tabancayı kalbine sıkmak istemiş.

1. Küçük hanım, tabancayı kalbine sıkmak istemiş.

6. Baskı altına almak, üzmek, bunaltmak, zorlamak

Örnek:

1. Çocuğu çok sıkıyorlar.

1. Çocuğu çok sıkıyorlar.

7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sıkıntı vermek

Örnek:

1. İhtimal inanmayacaksınız. Fakat ben sizi sıkmamak için uzatmayarak anlatacağım.

1. İhtimal inanmayacaksınız. Fakat ben sizi sıkmamak için uzatmayarak anlatacağım.

8. argo , argo , argo , argo , Yalan söylemek


sıkmalık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkılmaya elverişli

Örnek:

1. Sıkmalık portakal.

1. Sıkmalık portakal.


sikme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sikmek işi


sikmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , kaba konuşmada , kaba konuşmada , -i , -i , kaba konuşmada , kaba konuşmada , Erkek cinsel ilişkide bulunmak


şıkşık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çıngıraklı çocuk oyuncağı


siktir et!
Anlamı:

1. `aldırma, önem verme!` anlamında kullanılan bir söz

2. `kov, defet!` anlamında kullanılan bir söz


siktir!
Anlamı:

1. `defol!` anlamında kullanılan bir söz


siktirici
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Bayağı, aşağılık, adi


siktirip gitmek
Anlamı:

1. başını alıp gitmek


sıktırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sıktırmak işi

2. madencilik , madencilik , madencilik , madencilik , Tahkimat birimlerinin oynamasını veya kaymasını önlemek amacıyla birim ile arazi arasında kalan boşluklara sıkıştırılan bir takoz türü


sıktırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Sıkma işini yaptırmak


siktirmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , Defolup gitmek


sil baştan
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Önceden yapılanlar göz önüne alınmadan, yeniden


sıla

İlgili Kelimeler:

sıla hastalığı, sıla özlemi, sıla sıygası, sılayırahim, daüssıla

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir süre ayrı kaldığı bir yere veya yakınlarına kavuşma

2. Gurbetteki bir kimse için doğup büyüdüğü ve özlediği yer

Örnek:

1. Bakarım bakarım sılam görünmez / Ara yerde yıkılası dağlar var

1. Bakarım bakarım sılam görünmez / Ara yerde yıkılası dağlar var


Lisan : Arapça ṣila

sıla etmek
Anlamı:

1. sılaya gitmek


sıla hastalığı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Memlekete, aile ve akrabalara duyulan aşırı özlem

Örnek:

1. Başka bir cemiyetin içine giderse sıla hastalığına uğrar, duygu bakımından bağlı olduğu cemiyetin içine gitmek için hasret çeker.

1. Başka bir cemiyetin içine giderse sıla hastalığına uğrar, duygu bakımından bağlı olduğu cemiyetin içine gitmek için hasret çeker.


sıla özlemi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yurt özlemi


sıla sıygası
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , eskimiş , eskimiş , dil bilgisi , dil bilgisi , Zarf-fiil


sılacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Memleketine, doğup büyüdüğü yere dönerek yakınlarına kavuşan kimse

Örnek:

1. Sılacıların hepsi, Durmuş gibi on parasız evlerine döndüler.

1. Sılacıların hepsi, Durmuş gibi on parasız evlerine döndüler.


silah

İlgili Kelimeler:

silahaltı, silah arkadaşı, silahhane, ateşli silah, kimyasal silah, konvansiyonel silah, nükleer silah, pompalı silah, lav silahı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Savunmak veya saldırmak için kullanılan nesne, etken araç

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir konuda etkili her şey

Örnek:

1. Yalnız katlanmamı değil katlanmam gereken şeyi yapması için eline silah vermemi de istiyordu.

1. Yalnız katlanmamı değil katlanmam gereken şeyi yapması için eline silah vermemi de istiyordu.


Lisan : Arapça silāḥ

Telaffuz : l ince okunur

silah arkadaşı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Birlikte savaşanlardan her biri

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Aynı ülküyü benimseyen kimseler


silah atmak
Anlamı:

1. silahtan mermileri boşaltmak


silah başı etmek
Anlamı:

1. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , askerlikte, verilen komut üzerine herkes görevi başına geçmek


silah başına
Anlamı:

1. silah başı etmek için verilen komut