92406 kayıt bulundu.
1. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , silahları uç uca çapraz bir biçimde dayayarak durdurmak
1. karşılıklı olarak ateş etmek
1. Üç serseri birbirleriyle silah silaha girmişler.
1. Üç serseri birbirleriyle silah silaha girmişler.
1. silahtan güç almak
1. Çekler bir Alman tecavüzü karşısında mutlaka silaha sarılacaklardır.
1. Çekler bir Alman tecavüzü karşısında mutlaka silaha sarılacaklardır.
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Askerlik görevi
Telaffuz : sila'haltı
1. askerlik görevini yapmak
1. Silahaltında bulunan er ve erbaşlarla askerî öğrenciler ... oy kullanamazlar.
1. Silahaltında bulunan er ve erbaşlarla askerî öğrenciler ... oy kullanamazlar.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gereğinde karaya çıkarılan, özellikle tüfeklerle donatılmış deniz eri
Lisan : Arapça silāḥ + Farsça -endāz
Telaffuz : silahenda:zı, l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Silahların saklandığı, korunduğu yer
Lisan : Arapça silāḥ + Farsça ḫāne
Telaffuz : silahha:ne, l ince okunur
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Silahlandırma işine konu olmak
1. isim , isim , isim , isim , Silahlanmak işi
2. Silahını veya silahlı kuvvetlerini çoğaltma ve güçlendirme
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Silahlı duruma gelmek
1. Dedemler silahlanıp dağlarda eşkıya avına çıkmışlar domuz avına çıkar gibi.
1. Dedemler silahlanıp dağlarda eşkıya avına çıkmışlar domuz avına çıkar gibi.
1. isim , isim , isim , isim , Kışlada erlerin silahlarını yerleştirip bıraktıkları yer
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Tabanca, bıçak vb. silahları yerleştirmek için kullanılmış olan, kat kat, enli, meşin kemer
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Silahı olmayan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Silahı olmadan
1. Silahsız kaldık, köylüler bize dipçik, üvendire, nacak yetiştirdi.
1. Silahsız kaldık, köylüler bize dipçik, üvendire, nacak yetiştirdi.