92406 kayıt bulundu.
sarsak sursak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle güçsüz kalarak vücudu titrer gibi sarsılan (kimse)
2. Değişken, sağlam olmayan
1. Gittiği yerden habersiz, kendi sarsak ahlak değerlerine bağlı yaşamaktadır.
1. Gittiği yerden habersiz, kendi sarsak ahlak değerlerine bağlı yaşamaktadır.
1. isim , isim , isim , isim , Sarsak olma durumu
1. Sarsaklığına tanık olduğumuz birini merhametsizce, akıllı geçinenleri hoyratça aşağılardık.
1. Sarsaklığına tanık olduğumuz birini merhametsizce, akıllı geçinenleri hoyratça aşağılardık.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sarsma işine konu olmak
1. Aniden hızla itildi kapı, şöyle bir sarsıldı çıngırak.
1. Aniden hızla itildi kapı, şöyle bir sarsıldı çıngırak.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Güçsüz durumda kalmak
1. Hastalıktan çok sarsıldı.
1. Hastalıktan çok sarsıldı.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Beklenmedik bir olaydan çok etkilenmek
1. Cemil Kâzım inanmak istemediği bir şüphe ile sarsılmıştı.
1. Cemil Kâzım inanmak istemediği bir şüphe ile sarsılmıştı.
1. isim , isim , isim , isim , Sarsma işi
2. gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , Tedirginlik
sarsıntı bilimi, artçı sarsıntı, yer sarsıntısı
1. isim , isim , isim , isim , Sarsılma işi, birden sallanma
1. Her sarsıntıda, önümdeki yeldirmeli kadın şikâyet ediyor.
1. Her sarsıntıda, önümdeki yeldirmeli kadın şikâyet ediyor.
2. Titreme, titreyiş
1. Omuzlarının sarsıntısı gittikçe azaldı.
1. Omuzlarının sarsıntısı gittikçe azaldı.
3. Deprem
4. Deprem sırasındaki yer hareketlerinin her biri
1. İkinci sarsıntıda evlerin tümü yıkıldı.
1. İkinci sarsıntıda evlerin tümü yıkıldı.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kişi, toplum, kurum veya kuruluşun dengesini etkileyen, beklenmedik olumsuz değişiklik
1. Bu olgunluğa erişen toplumlar ise her türlü sarsıntıları en az zararla atlatırlar.
1. Bu olgunluğa erişen toplumlar ise her türlü sarsıntıları en az zararla atlatırlar.
6. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan durum, sadme, travma
1. isim , isim , isim , isim , Cerrahinin yara ve bereleri tedavi eden bölümü, travmatoloji
1. sıfat , sıfat , tıp , tıp , sıfat , sıfat , tıp , tıp , Sarsıntı bilimi ile ilgili, travmatolojik
1. -i , -i , -i , -i , Birdenbire ve güçle kımıldatmak, sallamak, oynatmak, titretmek
1. Kalkın bakalım diye çocukların karyolalarını sarsıyorlardı.
1. Kalkın bakalım diye çocukların karyolalarını sarsıyorlardı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Zarar verecek yolda etkilemek
1. Her hadisenin rüzgârı onun gergin sinirlerini derin derin sarsmıştır.
1. Her hadisenin rüzgârı onun gergin sinirlerini derin derin sarsmıştır.
şart kipi, şartname, şart şurt, bilakayduşart, ön şart, hava şartları, hayat şartları
1. isim , isim , isim , isim , Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul
1. İster istemez bu şartlara boyun eğecekti.
1. İster istemez bu şartlara boyun eğecekti.
Lisan : Arapça şarṭ
1. isim , isim , isim , isim , Temel kural belgesi
1. Paris Şartı.
1. Paris Şartı.
Lisan : Fransızca charte
1. `şart olsun` diyerek yemin etmek
1. Anası, oğlan gelirse içeri almayacağına şart etmişti.
1. Anası, oğlan gelirse içeri almayacağına şart etmişti.