92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Şahlanma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. -i , -i , -i , -i , Şahlanmasına sebep olmak
1. Kumandan, atını şahlandırarak hurra hurra diye kendisini alkışlayan keyifli halka boyun kırarak kabarıyordu.
1. Kumandan, atını şahlandırarak hurra hurra diye kendisini alkışlayan keyifli halka boyun kırarak kabarıyordu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , At, ön ayaklarını yerden keserek arka ayakları üstünde durmak, şaha kalkmak
1. Altımdaki beygir acı acı kişneyerek şahlanır gibi oldu.
1. Altımdaki beygir acı acı kişneyerek şahlanır gibi oldu.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Taşkınlık göstermek, coşmak, kükremek
1. Gösterdiğimiz kahramanlıklar, harp meydanlarında asırlarca şahlanmış Türk yiğitliği kendilerine layık olacağı kadar yazılabilmiş değildir.
1. Gösterdiğimiz kahramanlıklar, harp meydanlarında asırlarca şahlanmış Türk yiğitliği kendilerine layık olacağı kadar yazılabilmiş değildir.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Parlamak, ışıldamak
1. Zifirî siyah üstüne iki tane açık, iki tane de orta koyulukta dört renk serpildi mi gözlerimiz derhâl şahlanıyor.
1. Zifirî siyah üstüne iki tane açık, iki tane de orta koyulukta dört renk serpildi mi gözlerimiz derhâl şahlanıyor.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Salep
Lisan : Arapça saḥleb
1. isim , isim , isim , isim , Şah olma durumu
2. tarih , tarih , tarih , tarih , Afgan ve İran hükümdarlığı
3. Bir kimsenin saltanat dönemi
1. isim , isim , isim , isim , Başı insan, gövdesi yılan biçiminde olduğuna inanılan efsanevi yaratık
Lisan : Farsça şāh + mārān
Telaffuz : şahmera:nı
1. isim , isim , isim , isim , Vurucu ağırlığın, mekanik olarak yükselmesi ve düşmesi sonucu dövme işlemi yapan makine
2. Bir yapının temel kazıklarını çakmakta kullanılan bir çeşit araç
3. Çok ağır bir çeşit tokmak veya çekiç
1. Kara saban, traktörün yanında, koca bir şahmerdana nispetle küçücük bir çekiç.
1. Kara saban, traktörün yanında, koca bir şahmerdana nispetle küçücük bir çekiç.
Lisan : Farsça şāh + merdān
Telaffuz : şahmerda:nı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Avlu
2. Cami, medrese ve kiliselerde umumun toplanmasına mahsus üstü kubbeli, örtülü yer
Lisan : Arapça ṣaḥn
sahne dengesi, sahne sanatları, döner sahne
1. isim , isim , isim , isim , İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer, oyunluk
1. Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu.
1. Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu.
2. Görüntü
1. Resim bir av sahnesini canlandırıyordu.
1. Resim bir av sahnesini canlandırıyordu.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Tanık olunan, gözlenen olay
1. Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm.
1. Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir konu veya çalışma çevresi, çalışma dalı
1. Politika sahnesinde adları duyulan kişiler.
1. Politika sahnesinde adları duyulan kişiler.
5. tiyatro , tiyatro , tiyatro , tiyatro , Bir oyun veya filmin başlıca bölümlerinden her biri
1. Gök Korsan konusunu açtığımda, henüz tasarlama hâlindeyken yazdığım bazı sahneleri okumuştu.
1. Gök Korsan konusunu açtığımda, henüz tasarlama hâlindeyken yazdığım bazı sahneleri okumuştu.
Lisan : Arapça ṣaḥne
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Anadolu ve İran'da devlet kurmuş halklarda devlet görevlisi
Lisan : Arapça şaḥne
1. isim , isim , isim , isim , Halk oyunlarında sahnenin konumuna ve ölçülerine göre oyunları estetik görünümde sergileme tekniği ile seyircinin görüş açısının bilinçli olarak ortaya çıkması
1. isim , isim , isim , isim , Gösteriye dayalı tiyatro, orta oyunu, dans vb. sanat dalları
1. isim , isim , isim , isim , Sahnelemek işi
1. Her oyunda, ele aldığım konu için yeni bir şekil, dramatik açıdan ve sahneleme açısından yeni bir üslup bulmaya çalışıyorum.
1. Her oyunda, ele aldığım konu için yeni bir şekil, dramatik açıdan ve sahneleme açısından yeni bir üslup bulmaya çalışıyorum.
1. -i , -i , -i , -i , Sahneye koymak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Görüntü vermek
1. İdeal koca rolünü başarıyla sahneleyerek onu dünyaevine sokmakta güçlük çekmemiş.
1. İdeal koca rolünü başarıyla sahneleyerek onu dünyaevine sokmakta güçlük çekmemiş.