Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
şahlanabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şahlanabilmek işi


şahlanabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Şahlanma ihtimali veya imkânı bulunmak


şahlandırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şahlandırmak işi


şahlandırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Şahlanmasına sebep olmak

Örnek:

1. Kumandan, atını şahlandırarak hurra hurra diye kendisini alkışlayan keyifli halka boyun kırarak kabarıyordu.

1. Kumandan, atını şahlandırarak hurra hurra diye kendisini alkışlayan keyifli halka boyun kırarak kabarıyordu.


şahlanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şahlanma işi


şahlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şahlanmak işi


şahlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , At, ön ayaklarını yerden keserek arka ayakları üstünde durmak, şaha kalkmak

Örnek:

1. Altımdaki beygir acı acı kişneyerek şahlanır gibi oldu.

1. Altımdaki beygir acı acı kişneyerek şahlanır gibi oldu.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Taşkınlık göstermek, coşmak, kükremek

Örnek:

1. Gösterdiğimiz kahramanlıklar, harp meydanlarında asırlarca şahlanmış Türk yiğitliği kendilerine layık olacağı kadar yazılabilmiş değildir.

1. Gösterdiğimiz kahramanlıklar, harp meydanlarında asırlarca şahlanmış Türk yiğitliği kendilerine layık olacağı kadar yazılabilmiş değildir.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Parlamak, ışıldamak

Örnek:

1. Zifirî siyah üstüne iki tane açık, iki tane de orta koyulukta dört renk serpildi mi gözlerimiz derhâl şahlanıyor.

1. Zifirî siyah üstüne iki tane açık, iki tane de orta koyulukta dört renk serpildi mi gözlerimiz derhâl şahlanıyor.


sahlep
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Salep


Lisan : Arapça saḥleb

sahleplik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saleplik


şahlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şah olma durumu

2. tarih , tarih , tarih , tarih , Afgan ve İran hükümdarlığı

3. Bir kimsenin saltanat dönemi


şahmeran
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Başı insan, gövdesi yılan biçiminde olduğuna inanılan efsanevi yaratık


Lisan : Farsça şāh + mārān

Telaffuz : şahmera:nı

şahmerdan
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vurucu ağırlığın, mekanik olarak yükselmesi ve düşmesi sonucu dövme işlemi yapan makine

2. Bir yapının temel kazıklarını çakmakta kullanılan bir çeşit araç

3. Çok ağır bir çeşit tokmak veya çekiç

Örnek:

1. Kara saban, traktörün yanında, koca bir şahmerdana nispetle küçücük bir çekiç.

1. Kara saban, traktörün yanında, koca bir şahmerdana nispetle küçücük bir çekiç.


Lisan : Farsça şāh + merdān

Telaffuz : şahmerda:nı

şahmerdancı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şahmerdan kullanan kimse


şahmerdancılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şahmerdancı olma durumu


sahn
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Avlu

2. Cami, medrese ve kiliselerde umumun toplanmasına mahsus üstü kubbeli, örtülü yer


Lisan : Arapça ṣaḥn

sahne

İlgili Kelimeler:

sahne dengesi, sahne sanatları, döner sahne

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer, oyunluk

Örnek:

1. Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu.

1. Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu.

2. Görüntü

Örnek:

1. Resim bir av sahnesini canlandırıyordu.

1. Resim bir av sahnesini canlandırıyordu.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Tanık olunan, gözlenen olay

Örnek:

1. Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm.

1. Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir konu veya çalışma çevresi, çalışma dalı

Örnek:

1. Politika sahnesinde adları duyulan kişiler.

1. Politika sahnesinde adları duyulan kişiler.

5. tiyatro , tiyatro , tiyatro , tiyatro , Bir oyun veya filmin başlıca bölümlerinden her biri

Örnek:

1. Gök Korsan konusunu açtığımda, henüz tasarlama hâlindeyken yazdığım bazı sahneleri okumuştu.

1. Gök Korsan konusunu açtığımda, henüz tasarlama hâlindeyken yazdığım bazı sahneleri okumuştu.


Lisan : Arapça ṣaḥne

şahne
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Anadolu ve İran'da devlet kurmuş halklarda devlet görevlisi


Lisan : Arapça şaḥne

sahne almak
Anlamı:

1. 343 sahneye çıkmak


sahne dengesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Halk oyunlarında sahnenin konumuna ve ölçülerine göre oyunları estetik görünümde sergileme tekniği ile seyircinin görüş açısının bilinçli olarak ortaya çıkması


sahne olmak
Anlamı:

1. bir yerde bir olay geçmek


sahne sanatları
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gösteriye dayalı tiyatro, orta oyunu, dans vb. sanat dalları


sahneleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sahnelemek işi

Örnek:

1. Her oyunda, ele aldığım konu için yeni bir şekil, dramatik açıdan ve sahneleme açısından yeni bir üslup bulmaya çalışıyorum.

1. Her oyunda, ele aldığım konu için yeni bir şekil, dramatik açıdan ve sahneleme açısından yeni bir üslup bulmaya çalışıyorum.


sahnelemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Sahneye koymak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Görüntü vermek

Örnek:

1. İdeal koca rolünü başarıyla sahneleyerek onu dünyaevine sokmakta güçlük çekmemiş.

1. İdeal koca rolünü başarıyla sahneleyerek onu dünyaevine sokmakta güçlük çekmemiş.


sahneleniş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sahnelenme işi


sahnelenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sahnelenmek işi