92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Radyo, telsiz vb. aygıtların yayınlarına yabancı ses karışmak
1. isim , isim , isim , isim , Asalak bilimci
Lisan : Fransızca parasitologue
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Asalak bilimi
Lisan : Fransızca parasitologie
Telaffuz : l ince okunur
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Asalak bilimsel
Lisan : Fransızca parasitologique
Telaffuz : l ince okunur
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Paraziti olmayan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Pürüzü olmayan bir biçimde
1. Dünyaya ne yapmak için gelmişse engelsiz, parazitsiz kendini o işe adayabiliyor.
1. Dünyaya ne yapmak için gelmişse engelsiz, parazitsiz kendini o işe adayabiliyor.
parça başına, parça bohçası, parça bölük, parça parça, parça pürçük, bir parça, yedek parça, ahu parçası, ateş parçası, ay parçası, daire parçası, doğru parçası
1. isim , isim , isim , isim , Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey
1. Yolun bu parçası bozuk.
1. Yolun bu parçası bozuk.
2. Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime
1. Alınacakları bir gece önceden küçük bir karton parçasına yazmıştır.
1. Alınacakları bir gece önceden küçük bir karton parçasına yazmıştır.
3. Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri, modül
1. On parçadan yapılmış bir oda takımı.
1. On parçadan yapılmış bir oda takımı.
4. Tane
1. Üç parça elbiselik kumaş.
1. Üç parça elbiselik kumaş.
5. Pasaj
1. Hayatımın en acı ve tatlı saatleri bunun başında geçti, eserimin en güzel parçalarını onun kenarında yazdım.
1. Hayatımın en acı ve tatlı saatleri bunun başında geçti, eserimin en güzel parçalarını onun kenarında yazdım.
6. Müzik eseri
7. Nesne
1. Bu defaki gidişimizde, eşyamızın arasında taç gibi değerli bir parça da vardı.
1. Bu defaki gidişimizde, eşyamızın arasında taç gibi değerli bir parça da vardı.
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz
1. Bir çoban parçasısın, olmasa bile koyun / Daima eğeceksin başkalarına boyun
1. Bir çoban parçasısın, olmasa bile koyun / Daima eğeceksin başkalarına boyun
9. argo , argo , argo , argo , Güzel, alımlı kız veya kadın
Lisan : Farsça pārçe
1. tıp , tıp , tıp , tıp , biyopsiyi gerektiren incelemelerde canlının belli bir yerinden doku parçası çıkarmak
1. isim , isim , isim , isim , Biçkiden artan çeşit çeşit kumaş parçalarının içine konulduğu bohça
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kısım kısım, azar azar, oradan buradan
1. Tutunan sadece Tanrı vergisi kabiliyeti idi, parça bölük edindiği bilgilerdi.
1. Tutunan sadece Tanrı vergisi kabiliyeti idi, parça bölük edindiği bilgilerdi.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Parçalanmış bir durumda, lime lime
1. Hepsinin tıraşları uzamış, esvapları parça parça idi.
1. Hepsinin tıraşları uzamış, esvapları parça parça idi.
2. Azar azar, bölüm bölüm
1. Denize parça parça dökülmüş kayaların kenarından bir çakıl yol, geniş meydanlığa varırdı.
1. Denize parça parça dökülmüş kayaların kenarından bir çakıl yol, geniş meydanlığa varırdı.
1. parçalara ayırmak
1. İki yeleği parça parça edildi.
1. İki yeleği parça parça edildi.
yedek parçacı
1. isim , isim , isim , isim , Kumaş toplarından artmış parçaları satan kimse
2. Makine yedek parçaları satan kimse
1. isim , isim , isim , isim , Küçük parça, kırıntı
1. Onlara değin bir dolu anı, sevgi parçacıkları üşüşüyor belleğime.
1. Onlara değin bir dolu anı, sevgi parçacıkları üşüşüyor belleğime.
2. fizik , fizik , fizik , fizik , Elektron, proton, nötron gibi atomu oluşturan parçaların her biri, partikül
1. -i , -i , -i , -i , Parçalara ayırmak, bütünlüğünü bozmak, parça parça etmek
1. Biraz iyi bakınca gördüm ki kuş, yılanı parçalayıp yiyor.
1. Biraz iyi bakınca gördüm ki kuş, yılanı parçalayıp yiyor.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birliği bozmak amacıyla bölmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Parçalama işine konu olmak, parçalara ayrılmak, paralanmak(II)
1. Mine'nin parçalanmış bedeni gözlerimin önüne geliyor.
1. Mine'nin parçalanmış bedeni gözlerimin önüne geliyor.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Başkasını mutlu etmek için elden gelen her şeyi yapmak, didinmek
1. Size de tiyatronuza da biraz yararlı olabilmek için didiniyorum, parçalanıyorum.
1. Size de tiyatronuza da biraz yararlı olabilmek için didiniyorum, parçalanıyorum.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir işi yapabilmek için kendini sıkıntıya sokacak kadar uğraşıp didinmek