Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
parazitlenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parazitlenmek işi


parazitlenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Radyo, telsiz vb. aygıtların yayınlarına yabancı ses karışmak


parazitli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Paraziti olan


parazitlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Asalaklık


parazitolog
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Asalak bilimci


Lisan : Fransızca parasitologue

Telaffuz : l ince okunur

parazitoloji
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Asalak bilimi


Lisan : Fransızca parasitologie

Telaffuz : l ince okunur

parazitolojik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Asalak bilimsel


Lisan : Fransızca parasitologique

Telaffuz : l ince okunur

parazitsiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Paraziti olmayan

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Pürüzü olmayan bir biçimde

Örnek:

1. Dünyaya ne yapmak için gelmişse engelsiz, parazitsiz kendini o işe adayabiliyor.

1. Dünyaya ne yapmak için gelmişse engelsiz, parazitsiz kendini o işe adayabiliyor.


parça

İlgili Kelimeler:

parça başına, parça bohçası, parça bölük, parça parça, parça pürçük, bir parça, yedek parça, ahu parçası, ateş parçası, ay parçası, daire parçası, doğru parçası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey

Örnek:

1. Yolun bu parçası bozuk.

1. Yolun bu parçası bozuk.

2. Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime

Örnek:

1. Alınacakları bir gece önceden küçük bir karton parçasına yazmıştır.

1. Alınacakları bir gece önceden küçük bir karton parçasına yazmıştır.

3. Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri, modül

Örnek:

1. On parçadan yapılmış bir oda takımı.

1. On parçadan yapılmış bir oda takımı.

4. Tane

Örnek:

1. Üç parça elbiselik kumaş.

1. Üç parça elbiselik kumaş.

5. Pasaj

Örnek:

1. Hayatımın en acı ve tatlı saatleri bunun başında geçti, eserimin en güzel parçalarını onun kenarında yazdım.

1. Hayatımın en acı ve tatlı saatleri bunun başında geçti, eserimin en güzel parçalarını onun kenarında yazdım.

6. Müzik eseri

7. Nesne

Örnek:

1. Bu defaki gidişimizde, eşyamızın arasında taç gibi değerli bir parça da vardı.

1. Bu defaki gidişimizde, eşyamızın arasında taç gibi değerli bir parça da vardı.

8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz

Örnek:

1. Bir çoban parçasısın, olmasa bile koyun / Daima eğeceksin başkalarına boyun

1. Bir çoban parçasısın, olmasa bile koyun / Daima eğeceksin başkalarına boyun

9. argo , argo , argo , argo , Güzel, alımlı kız veya kadın


Lisan : Farsça pārçe

parça almak
Anlamı:

1. tıp , tıp , tıp , tıp , biyopsiyi gerektiren incelemelerde canlının belli bir yerinden doku parçası çıkarmak


parça başına
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Her parça için


parça bohçası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Biçkiden artan çeşit çeşit kumaş parçalarının içine konulduğu bohça


parça bölük
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kısım kısım, azar azar, oradan buradan

Örnek:

1. Tutunan sadece Tanrı vergisi kabiliyeti idi, parça bölük edindiği bilgilerdi.

1. Tutunan sadece Tanrı vergisi kabiliyeti idi, parça bölük edindiği bilgilerdi.


parça parça
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Parçalanmış bir durumda, lime lime

Örnek:

1. Hepsinin tıraşları uzamış, esvapları parça parça idi.

1. Hepsinin tıraşları uzamış, esvapları parça parça idi.

2. Azar azar, bölüm bölüm

Örnek:

1. Denize parça parça dökülmüş kayaların kenarından bir çakıl yol, geniş meydanlığa varırdı.

1. Denize parça parça dökülmüş kayaların kenarından bir çakıl yol, geniş meydanlığa varırdı.


parça parça etmek
Anlamı:

1. parçalara ayırmak

Örnek:

1. İki yeleği parça parça edildi.

1. İki yeleği parça parça edildi.


parça pürçük
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Az, önemsiz


parçacı

İlgili Kelimeler:

yedek parçacı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kumaş toplarından artmış parçaları satan kimse

2. Makine yedek parçaları satan kimse


parçacık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Küçük parça, kırıntı

Örnek:

1. Onlara değin bir dolu anı, sevgi parçacıkları üşüşüyor belleğime.

1. Onlara değin bir dolu anı, sevgi parçacıkları üşüşüyor belleğime.

2. fizik , fizik , fizik , fizik , Elektron, proton, nötron gibi atomu oluşturan parçaların her biri, partikül


parçacıklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parçacığı olan, partiküllü


parçacılık

İlgili Kelimeler:

yedek parçacılık

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parçacının işi


parçalama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parçalamak işi


parçalamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Parçalara ayırmak, bütünlüğünü bozmak, parça parça etmek

Örnek:

1. Biraz iyi bakınca gördüm ki kuş, yılanı parçalayıp yiyor.

1. Biraz iyi bakınca gördüm ki kuş, yılanı parçalayıp yiyor.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birliği bozmak amacıyla bölmek


parçalanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parçalanma işi


parçalanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parçalanmak işi


parçalanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Parçalama işine konu olmak, parçalara ayrılmak, paralanmak(II)

Örnek:

1. Mine'nin parçalanmış bedeni gözlerimin önüne geliyor.

1. Mine'nin parçalanmış bedeni gözlerimin önüne geliyor.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Başkasını mutlu etmek için elden gelen her şeyi yapmak, didinmek

Örnek:

1. Size de tiyatronuza da biraz yararlı olabilmek için didiniyorum, parçalanıyorum.

1. Size de tiyatronuza da biraz yararlı olabilmek için didiniyorum, parçalanıyorum.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir işi yapabilmek için kendini sıkıntıya sokacak kadar uğraşıp didinmek