92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Özek doku
Lisan : Fransızca parenchyme
Telaffuz : para'nkima
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Paranoya ile ilgili
2. Paranoyaya tutulmuş
Lisan : Fransızca paranoïde
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Abartılı gurur, kuşku, sanrı, güvensizlik ve bencillikle belli olan bir ruh hastalığı
1. Herkes birbirini kuşkuyla süzüyor. Toplumsal bir paranoya yaşıyoruz bugün.
1. Herkes birbirini kuşkuyla süzüyor. Toplumsal bir paranoya yaşıyoruz bugün.
Lisan : Fransızca paranoïa
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Paranoyaya tutulmuş kimse
1. İlk konuşmalarımızda delikanlıyı biz bir paranoyak sanmıştık.
1. İlk konuşmalarımızda delikanlıyı biz bir paranoyak sanmıştık.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Paranoya ile ilgili
Lisan : Fransızca paranoïaque
köşeli parantez
1. isim , isim , isim , isim , Ayraç
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Konunun dışında kalan söz ve yazı
1. Bu zorunlu parantezden sonra konumuza dönelim.
1. Bu zorunlu parantezden sonra konumuza dönelim.
Lisan : Fransızca parenthèse
1. söz veya yazının içine, sözü edilen konu ile ilgili bir bölüm koymak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , anlatılan konudan farklı bir şey söyleneceği zaman kullanılan bir söz
1. Şimdi burada yeni bir uzun parantez açmak ve bu dağ gezintisi hikâyesinden çok gerilere dönmek ihtiyacını duyuyorum.
1. Şimdi burada yeni bir uzun parantez açmak ve bu dağ gezintisi hikâyesinden çok gerilere dönmek ihtiyacını duyuyorum.
1. söz veya yazının içine, sözü edilen konu ile ilgili eklenen bölümü bitirmek
1. Şair bu kaba imalı latife parantezini çoktan kapatmış, şarkısına devam etmişti.
1. Şair bu kaba imalı latife parantezini çoktan kapatmış, şarkısına devam etmişti.
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Yamaç paraşütü
Lisan : Fransızca parapente
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , mimarlık , mimarlık , isim , isim , denizcilik , denizcilik , mimarlık , mimarlık , Küpeşte
Lisan : İtalyanca parapetto
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Doğaüstü olayları araştıran, telepati, gaipten haber alma, duyu dışı algılama, geleceği görebilme vb. olayları inceleyen ruh bilimi
Lisan : Fransızca parapsychologie
Telaffuz : para'psikoloji, l ince okunur
1. sıfat , sıfat , ruh bilimi , ruh bilimi , sıfat , sıfat , ruh bilimi , ruh bilimi , Parapsikoloji ile ilgili
Lisan : Fransızca parapsychlogique
Telaffuz : para'psikolojik, l ince okunur
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Para ile ilgili, para bakımından, mali, nakdî, akçasal
1. Parasal kuvvete sahip kimselerin kitaplarıma gösterdikleri ilgi bana güç veriyor.
1. Parasal kuvvete sahip kimselerin kitaplarıma gösterdikleri ilgi bana güç veriyor.
parasempatik sinir sistemi
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parasempatik sinir sistemi ile ilgili olan
Lisan : Fransızca parasympathique
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Kalbin atışlarını yavaşlatan, sindirim sistemini, salgıları düzenleyen, yaşatkan sinir sistemini oluşturan iki sistemden biri
1. para sızdırmak, birinden birtakım gerekçelerle para almak
1. Şunu yaparız, bunu yaparız diye Paşa'yı aldatmaktan ve parasını çekmekten başka bir şey yaptıkları yok.
1. Şunu yaparız, bunu yaparız diye Paşa'yı aldatmaktan ve parasını çekmekten başka bir şey yaptıkları yok.
Ön Takı : (birinin)
1. çalışmadan bedavadan geçinmek, birinin sırtından geçinmek
Ön Takı : (birinin)
1. para vererek yaptırdığı bir şey iyi çıkmamak, parasının karşılığını alamamak
parasız pulsuz, parasız yatılı, beş parasız, on parasız
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parası olmayan
1. Hayatında ilk defa, parasız ve fakir oluşuna kızdı.
1. Hayatında ilk defa, parasız ve fakir oluşuna kızdı.
2. Yoksul
1. Son gün hemen bütünüyle parasız çocuklara kalırdı bayram yeri.
1. Son gün hemen bütünüyle parasız çocuklara kalırdı bayram yeri.
3. Para verilmeden elde edilen, bedava
1. Belediye halk için parasız plajlar açmayı düşünüyor mu?
1. Belediye halk için parasız plajlar açmayı düşünüyor mu?
4. zarf , zarf , zarf , zarf , Para verilmeksizin, bedavadan, bedava
1. Diyarbakır'da İstanbul gazetelerine parasız muhabirlik eden uygar ve zeki bir genç tanımıştım.
1. Diyarbakır'da İstanbul gazetelerine parasız muhabirlik eden uygar ve zeki bir genç tanımıştım.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parası olmayan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Parası olmadan
1. Sefil perişan, parasız pulsuz sokaklarda gezerken dilenciliğe heves etmişti.
1. Sefil perişan, parasız pulsuz sokaklarda gezerken dilenciliğe heves etmişti.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Öğrenim giderleri, yatacak yer ve yemeği devletçe karşılanan (öğrenci)