parça başına, parça bohçası, parça bölük, parça parça, parça pürçük, bir parça, yedek parça, ahu parçası, ateş parçası, ay parçası, daire parçası, doğru parçası
1. isim , isim , isim , isim , Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey
1. Yolun bu parçası bozuk.
1. Yolun bu parçası bozuk.
2. Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime
1. Alınacakları bir gece önceden küçük bir karton parçasına yazmıştır.
1. Alınacakları bir gece önceden küçük bir karton parçasına yazmıştır.
3. Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri, modül
1. On parçadan yapılmış bir oda takımı.
1. On parçadan yapılmış bir oda takımı.
4. Tane
1. Üç parça elbiselik kumaş.
1. Üç parça elbiselik kumaş.
5. Pasaj
1. Hayatımın en acı ve tatlı saatleri bunun başında geçti, eserimin en güzel parçalarını onun kenarında yazdım.
1. Hayatımın en acı ve tatlı saatleri bunun başında geçti, eserimin en güzel parçalarını onun kenarında yazdım.
6. Müzik eseri
7. Nesne
1. Bu defaki gidişimizde, eşyamızın arasında taç gibi değerli bir parça da vardı.
1. Bu defaki gidişimizde, eşyamızın arasında taç gibi değerli bir parça da vardı.
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz
1. Bir çoban parçasısın, olmasa bile koyun / Daima eğeceksin başkalarına boyun
1. Bir çoban parçasısın, olmasa bile koyun / Daima eğeceksin başkalarına boyun
9. argo , argo , argo , argo , Güzel, alımlı kız veya kadın
Lisan : Farsça pārçe