92406 kayıt bulundu.
mevlit alayı, Mevlit Kandili, mevlit şekeri, büyük mevlit ayı, küçük mevlit ayı
1. isim , isim , isim , isim , Hz. Muhammed'in doğumunu, hayatını anlatan mesnevi
2. Bu mesnevinin okunduğu dinî tören
1. Daha mevlit bitmeden dört aydır yağmayan yağmur dışarısını sel içinde bıraktı.
1. Daha mevlit bitmeden dört aydır yağmayan yağmur dışarısını sel içinde bıraktı.
3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Doğma, doğum
4. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Doğum yeri, insanın doğduğu yer
Lisan : Arapça mevlid
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Hz. Muhammed'in doğum günü olarak benimsenen Rebiyülevvelin on ikinci günü düzenlenen tören
1. isim , isim , isim , isim , Hz. Muhammed'in doğum günü olan Rebiyülevvel ayının on ikinci gecesinde kutlanan kandil
Özel: Evet
1. isim , isim , isim , isim , Mevlit okunduktan sonra dağıtılan, özel olarak yapılmış şeker
1. isim , isim , isim , isim , Mevlit okuyan kimse
Lisan : Arapça mevlid + Farsça -ḫvān
Telaffuz : mevlitha:nı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Yeni doğmuş çocuk
Lisan : Arapça mevlūd
Telaffuz : mevlu:du, l ince okunur
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Gelen, gelmiş
1. Dâhiliye Nezaretinden mevrut telgrafta dahi azimetim bildirilmekte.
1. Dâhiliye Nezaretinden mevrut telgrafta dahi azimetim bildirilmekte.
Lisan : Arapça mevrūd
ölü mevsim, av mevsimi, avlanma mevsimi, yağmur mevsimi
1. isim , isim , isim , isim , Yılın, güneşten ısı, ışık alma süresi ve dolayısıyla iklim şartları bakımından farklılık gösteren dört bölümünden her biri, sezon
1. Bütün bir mevsim vur patlasın çal oynasın, eğlenildi.
1. Bütün bir mevsim vur patlasın çal oynasın, eğlenildi.
2. Bazı atmosfer olaylarının en çok belirdikleri zaman
1. Yağmur mevsimi. Fırtına mevsimi.
1. Yağmur mevsimi. Fırtına mevsimi.
3. Herhangi bir ekimin yapıldığı veya bir ürünün yetiştiği dönem
1. Kütahya'ya bir kiraz ve Bursa'ya bir şeftali mevsiminde gitmiştim.
1. Kütahya'ya bir kiraz ve Bursa'ya bir şeftali mevsiminde gitmiştim.
4. Herhangi bir şeyin etkinlik dönemi, sezon
1. Tiyatro mevsimi.
1. Tiyatro mevsimi.
5. Zaman, dönem, çağ
1. Sevda mevsimi gelince kuşlar bin türlü teranelerle minimini göğüslerini yırtarlar.
1. Sevda mevsimi gelince kuşlar bin türlü teranelerle minimini göğüslerini yırtarlar.
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yaşamın bir bölümü
1. Yaşamın kış mevsimi yaşlılıktır.
1. Yaşamın kış mevsimi yaşlılıktır.
Lisan : Arapça mevsim
mevsimlik işçi
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bir mevsim için, bir mevsim süresince
1. Bu köşk mevsimlik tutulmuş.
1. Bu köşk mevsimlik tutulmuş.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İlkbahar ve sonbaharda giyilen
1. Sırtında mevsimlik bir manto vardı.
1. Sırtında mevsimlik bir manto vardı.
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Mevsime ait
1. Hemen şeftali, portakal, mevsimlik sulu meyve, ne varsa satmaya başlıyorum.
1. Hemen şeftali, portakal, mevsimlik sulu meyve, ne varsa satmaya başlıyorum.
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle tütün, pamuk, çay veya fındık hasadında çalıştırılan geçici işçi
mevsimli mevsimsiz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Zamanı iyi seçilmemiş, uygun zamanı gelmeden olan veya yapılan
1. Bunlar kendi aralarında mevsimsiz bir mevki paylaşması kavgasına girmiş görünüyorlardı.
1. Bunlar kendi aralarında mevsimsiz bir mevki paylaşması kavgasına girmiş görünüyorlardı.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Nitelenmiş, nitelikleriyle belirlenmiş
2. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Sıfat tamlamasında tamlanan
Lisan : Arapça mevṣūf
Telaffuz : mevsu:fu
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Belgeye dayanan, doğru, doğruluğuna güvenilen, sağlam
Lisan : Arapça mevs̱ūḳ
basübadelmevt
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ölüm
Lisan : Arapça mevt
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ölü, ölmüş kimse
1. Kimi mevtasına kefen biçmiyor / Kimi helal rızkı yiyip içmiyor.
1. Kimi mevtasına kefen biçmiyor / Kimi helal rızkı yiyip içmiyor.
Lisan : Arapça mevtā
Telaffuz : mevta:
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Vadolunmuş, söz verilmiş
Lisan : Arapça mevʿūd
1. isim , isim , isim , isim , Yer, mahal
2. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Bir askerî birliğin yeri veya bu birlik tarafından ele geçirilen bölge
1. Ne olursa olsun, bizim vazifemiz cephaneyi topçu mevzilerine yetiştirmektir.
1. Ne olursa olsun, bizim vazifemiz cephaneyi topçu mevzilerine yetiştirmektir.
Lisan : Arapça mevżiʿ
Telaffuz : mevzi:
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Yöresel
1. Mevzii yağış olacak.
1. Mevzii yağış olacak.
2. tıp , tıp , tıp , tıp , Yerel
Lisan : Arapça mevżiʿī
Telaffuz : mevzii: