Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kuşandırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kuşanma işini yaptırmak


kuşane
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Özellikle kuş etlerini pişirmekte kullanılan, yayvan, küçük tencere


Lisan : Türkçe kuş + Farsça ḫāne

Telaffuz : kuşa:ne

kuşanılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşanılmak işi


kuşanılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kuşanma işi yapılmak


kuşanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşanma işi


kuşanma

İlgili Kelimeler:

kılıç kuşanma

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşanmak işi


kuşanmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Beline kuşak, kılıç, kemer vb. şeyler bağlamak

2. Giyinmek

Örnek:

1. Takkesini geçirmiş, entarisini kuşanmış, elma soyuyordu.

1. Takkesini geçirmiş, entarisini kuşanmış, elma soyuyordu.


kuşantı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Giyecek, kuşanılacak şey


küşat
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Açma, açılış

2. Tavlada bir tür oyun

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Güzellik, hoşluk


Lisan : Farsça guşād

Telaffuz : küşa:dı

kuşatabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşatabilmek işi


kuşatabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kuşatma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Kuşatmaya gücü yetmek


kuşatılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşatılmak işi


kuşatılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kuşatma işi yapılmak


kuşatış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşatma işi


kuşatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşatmak işi

2. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Bir ülkenin veya bir yerin dış dünya ile olan her türlü bağlantısını kuvvet kullanarak kesme, abluka, ihata, muhasara

Örnek:

1. Ne yapsa, nereye gitse bu kuşatmadan kurtulamıyordu bir türlü.

1. Ne yapsa, nereye gitse bu kuşatmadan kurtulamıyordu bir türlü.


kuşatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çevresini sarmak, çevrelemek, çevirmek, abluka etmek, ablukaya almak, ihata etmek, muhasara etmek

Örnek:

1. Denize bakan yönü ile yan sınırlarını rüzgârı kesen sık kargılıklar kuşatıyordu.

1. Denize bakan yönü ile yan sınırlarını rüzgârı kesen sık kargılıklar kuşatıyordu.

2. Çevrelemek, çokça bulunmak

3. Kaplamak

Örnek:

1. Fabrika dumanları bütün şehri kuşattı.

1. Fabrika dumanları bütün şehri kuşattı.

4. Bele sarılıp bağlanan şeyleri başkasının beline bağlamak


kusayazma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kusayazmak işi


kusayazmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kusacak gibi olmak


Telaffuz : kusa'yazmak

küşayiş
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Açıklık, ferahlık

Örnek:

1. Bu yıl Çamlıca horozlarının sesleri harikulade bir küşayişle gür ve işlekti.

1. Bu yıl Çamlıca horozlarının sesleri harikulade bir küşayişle gür ve işlekti.


Lisan : Farsça guşāyiş

Telaffuz : küşa:yiş

kuşbaşı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Küçük bir kuşun başı büyüklüğünde doğranmış (et vb.)

Örnek:

1. Kuşbaşı et.

1. Kuşbaşı et.


Telaffuz : ku'şbaşı

kuşbaşılı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçinde kuşbaşı et olan

Örnek:

1. Çocuklara kuşbaşılı bulgur pilavı ziyafeti çekiliyor.

1. Çocuklara kuşbaşılı bulgur pilavı ziyafeti çekiliyor.


kuşbaz
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Süs kuşları yetiştiren kuş meraklısı kimse

2. tarih , tarih , tarih , tarih , Padişahların av kuşlarını yetiştiren görevli


Lisan : Türkçe kuş + Farsça -bāz

kuşbazlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşbazın yaptığı iş


kuşburnu
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Çalılık ve ormanlık alanlarda yetişen, soluk pembe renkte çiçekler açan bir ağaç, yaban gülü ağacı (Rosa canina)

Örnek:

1. Kuşburnuyu budarlar / Işkın sürmesin diye

1. Kuşburnuyu budarlar / Işkın sürmesin diye

2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Bu ağacın parlak kırmızı renkli, içi tüylü ve çekirdekli meyvesi

3. Bu meyveden yapılan içecek


Telaffuz : ku'şburnu

kuşça
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kuşa benzeyen

Örnek:

1. Kuşça yüreği ile oradan oraya sıçrarken kültürlü görünüm verdiği çevrelere girdiği olurdu.

1. Kuşça yüreği ile oradan oraya sıçrarken kültürlü görünüm verdiği çevrelere girdiği olurdu.