1. -i , -i , -i , -i , Çevresini sarmak, çevrelemek, çevirmek, abluka etmek, ablukaya almak, ihata etmek, muhasara etmek
1. Denize bakan yönü ile yan sınırlarını rüzgârı kesen sık kargılıklar kuşatıyordu.
1. Denize bakan yönü ile yan sınırlarını rüzgârı kesen sık kargılıklar kuşatıyordu.
2. Çevrelemek, çokça bulunmak
3. Kaplamak
1. Fabrika dumanları bütün şehri kuşattı.
1. Fabrika dumanları bütün şehri kuşattı.
4. Bele sarılıp bağlanan şeyleri başkasının beline bağlamak