Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kuşkulanabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşkulanabilmek işi, şüphelenebilme


kuşkulanabilmek fiil
Anlamı:

1. -den , -den , -den , -den , Kuşkulanma ihtimali veya imkânı bulunmak, şüphelenebilmek

Örnek:

1. Benden kuşkulandığını seziyorum ama niçin kuşkulandığını, kuşkulanabileceğini kestiremediğimden bir kat daha sinirleniyorum.

1. Benden kuşkulandığını seziyorum ama niçin kuşkulandığını, kuşkulanabileceğini kestiremediğimden bir kat daha sinirleniyorum.


kuşkulandırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşkulandırmak işi, şüphelendirme

Örnek:

1. Öte taraftan da ileri fikirlerim kasaba eşrafını kuşkulandırmaya başlamıştı.

1. Öte taraftan da ileri fikirlerim kasaba eşrafını kuşkulandırmaya başlamıştı.


kuşkulandırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kuşkuya düşürmek, kuşkulanmasına yol açmak, şüphelendirmek

Örnek:

1. Bütün bunlar hiç kuşkulandırmıyor mu seni?

1. Bütün bunlar hiç kuşkulandırmıyor mu seni?


kuşkulanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşkulanma işi, şüpheleniş


kuşkulanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşkulanmak işi, şüphelenme


kuşkulanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kuşku içinde bulunmak, kuşku duymak, şüphelenmek

Örnek:

1. Bu sükûttan kuşkulanan Mebrure, yarı beline kadar hastanın üstüne düşerek elini yakaladı.

1. Bu sükûttan kuşkulanan Mebrure, yarı beline kadar hastanın üstüne düşerek elini yakaladı.


kuşkulu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kuşku belirten, kuşku anlatan, şüpheli

Örnek:

1. Demir parmaklıklı penceresinden içeriye kuşkulu bir göz atıyordum.

1. Demir parmaklıklı penceresinden içeriye kuşkulu bir göz atıyordum.

2. Kuşku içinde olan, şüpheli

Örnek:

1. Beynimizde biriken bayağı ve kuşkulu fikirleri çam kokularına sürünmüş nazlı hava alıp götürdü.

1. Beynimizde biriken bayağı ve kuşkulu fikirleri çam kokularına sürünmüş nazlı hava alıp götürdü.

3. Kuşkucu


kuşkululuk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşkulu olma durumu


kuskun

İlgili Kelimeler:

kuskunu düşük

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hayvanın kuyruğu altından geçirilerek eyere bağlanan kayış

Örnek:

1. O başta: Kuskunu kopmuş eyerli düldüller / Bu başta: Paldımı düşmüş semerli bülbüller

1. O başta: Kuskunu kopmuş eyerli düldüller / Bu başta: Paldımı düşmüş semerli bülbüller


küskün
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Küsmüş olan, gücenik, dargın, muğber

Örnek:

1. Benim küskün talihimin bana verdiği ızdırap yeter.

1. Benim küskün talihimin bana verdiği ızdırap yeter.

2. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Küstüm otu

3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Gelişmemiş, küçük kalmış


küskünleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Küskünleşmek işi


küskünleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Küskün duruma gelmek


kuskunlu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kuskunu olan


küskünlük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Küskün olma durumu, küsü

Örnek:

1. Azarlanmış bir çocuk küskünlüğü ile denize baktı.

1. Azarlanmış bir çocuk küskünlüğü ile denize baktı.


kuskunsuz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kuskunu olmayan

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Perişan, derbeder


kuskunu düşük
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kuskun yeri sağrıdan aşağı olan (at)

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gözden düşmüş (kimse)


kuskus

İlgili Kelimeler:

kuskus çorbası, kuskus pilavı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Un, süt, yumurta, bulgur ile yapılan ufak ve yuvarlak taneler biçiminde kurutulmuş hamur


Lisan : Arapça ḳusḳus

kuskus çorbası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuskus kullanılarak yapılan çorba

Örnek:

1. Kocaman bakır kâsede kuskus çorbası vardı.

1. Kocaman bakır kâsede kuskus çorbası vardı.


kuskus pilavı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuskus kullanılarak yapılan pilav


kuşkusu kalmamak
Anlamı:

1. bir konuda her şeyi bilmek, şüphe duymamak


kuşkusuz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kuşkusu olmayan, işkilsiz, şüphesiz

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (ku'şkusuz) Elbette, şüphesiz

Örnek:

1. Kuşkusuz, hepimiz her alanın uzmanı olamayız.

1. Kuşkusuz, hepimiz her alanın uzmanı olamayız.


kuşkusuzluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşkusuz olma durumu, şüphesizlik


küsküt
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Çit sarmaşığıgillerden, ince uzun ipliksi saplarıyla, asma, baklagiller ve bazı meyve ağaçlarına sarılarak onları sömüren, klorofilsiz, asalak bir bitki, şeytansaçı, bağboğan (Cuscuta)


Lisan : Fransızca cuscute

küskütük
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok sarhoş

2. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Çok sarhoş bir biçimde, çok sarhoş olarak

Örnek:

1. Sarhoşlar gibi meçhul bir istikamete doğru küskütük ilerliyorsun.

1. Sarhoşlar gibi meçhul bir istikamete doğru küskütük ilerliyorsun.


Telaffuz : kü'skütük