92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eğrilip bükülmüş, yuvarlak bir biçim verilmiş
1. Sarı, uçları az kıvrık bıyıkları vardı.
1. Sarı, uçları az kıvrık bıyıkları vardı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kıvrılma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ansızın veya çabucak kıvrılmak
Telaffuz : kıvrılı'vermek
1. isim , isim , isim , isim , Kıvrılmak işi
1. Babasına dille değil, sancıdan ölüyor gibi birkaç kıvrılma, burkulma ile karşılık verdi.
1. Babasına dille değil, sancıdan ölüyor gibi birkaç kıvrılma, burkulma ile karşılık verdi.
2. jeoloji , jeoloji , jeoloji , jeoloji , Yer kabuğunun içten gelen etkenlerle dalgalı bir biçim alması
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Eğrilip bükülmek
2. Kıvrık bir duruma gelmek
3. Yuvarlak bir biçim almak
4. Dar bir yere büzülerek yatmak
1. Bulunduğum yerde kıvrılıp yatmanın bir kolayını arıyordum.
1. Bulunduğum yerde kıvrılıp yatmanın bir kolayını arıyordum.
5. Dönmek, sapmak
1. Ben onu görmemişçesine, gözlerimi ileriye dikerek yan yola kıvrıldım.
1. Ben onu görmemişçesine, gözlerimi ileriye dikerek yan yola kıvrıldım.
6. Katlanmak, bükülmek
1. Annem şişe çekerken kıvrılmış gazete kâğıdıyla yaptığı küçük alevli ısıtıcıları tenimize düşürür, yakardı.
1. Annem şişe çekerken kıvrılmış gazete kâğıdıyla yaptığı küçük alevli ısıtıcıları tenimize düşürür, yakardı.
7. Yol dönemeçli, virajlı olmak
kıvrım kıvrım
1. isim , isim , isim , isim , Bükülmüş, kıvrılmış şeylerin oluşturduğu kat, büklüm
1. Elinde sımsıkı tutmakta olduğu perdenin kıvrımlarını bıraktı, köşeye çekildi.
1. Elinde sımsıkı tutmakta olduğu perdenin kıvrımlarını bıraktı, köşeye çekildi.
2. Bir tatlı türü
1. Cevizli kıvrım.
1. Cevizli kıvrım.
3. Ayrım, dönemeç
1. Yolun kıvrımında ayrılanlarla dönüp bakıştık.
1. Yolun kıvrımında ayrılanlarla dönüp bakıştık.
4. jeoloji , jeoloji , jeoloji , jeoloji , Kıvrılma sonunda oluşan toprak dalgası
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kıvrımları olan, dalgalanmış bir yüzey veya dalgalı bir çizgi biçiminde olan, büklüm büklüm
1. Saçları kıvrım kıvrım. Kıvrım kıvrım yollar.
1. Saçları kıvrım kıvrım. Kıvrım kıvrım yollar.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Kıvrımlı bir biçimde
1. çok acı çekerek kıvranmak
2. yalvarma, sıkıntı vb. bir sebeple çok kıvranmak
1. isim , isim , isim , isim , Kıvrım
2. Kıvrılan yer, dönemeç
1. Yolun kıvrıntısında.
1. Yolun kıvrıntısında.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Kıyma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Nasıl olur, yurdunu çok seven Mehmet'e nasıl kıyabilir!
1. Nasıl olur, yurdunu çok seven Mehmet'e nasıl kıyabilir!
kıyafet balosu, kıyafet düşkünü, kıyafetname, kalıp kıyafet, kılık kıyafet, gece kıyafeti
1. isim , isim , isim , isim , Giysi
1. Bu çelişki, kıyafetinin seçimi konusunda onu çıkmaza sokuyordu.
1. Bu çelişki, kıyafetinin seçimi konusunda onu çıkmaza sokuyordu.
2. Resmî giysi
1. Öyle de olsa ha deyince senin boyuna bosuna göre asker kıyafeti bulunur mu?
1. Öyle de olsa ha deyince senin boyuna bosuna göre asker kıyafeti bulunur mu?
Lisan : Arapça ḳiyāfet
Telaffuz : kıya:fet
1. isim , isim , isim , isim , Alışılmış giysilerin dışında her çeşit özel giysinin giyildiği balo