Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kıvrık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eğrilip bükülmüş, yuvarlak bir biçim verilmiş

Örnek:

1. Sarı, uçları az kıvrık bıyıkları vardı.

1. Sarı, uçları az kıvrık bıyıkları vardı.


kıvrıklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvrık olma durumu


kıvrılabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvrılabilmek işi


kıvrılabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kıvrılma ihtimali veya imkânı bulunmak


kıvrılış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvrılma işi


kıvrılıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvrılıvermek işi


kıvrılıvermek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ansızın veya çabucak kıvrılmak


Telaffuz : kıvrılı'vermek

kıvrılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvrılmak işi

Örnek:

1. Babasına dille değil, sancıdan ölüyor gibi birkaç kıvrılma, burkulma ile karşılık verdi.

1. Babasına dille değil, sancıdan ölüyor gibi birkaç kıvrılma, burkulma ile karşılık verdi.

2. jeoloji , jeoloji , jeoloji , jeoloji , Yer kabuğunun içten gelen etkenlerle dalgalı bir biçim alması


kıvrılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Eğrilip bükülmek

2. Kıvrık bir duruma gelmek

3. Yuvarlak bir biçim almak

4. Dar bir yere büzülerek yatmak

Örnek:

1. Bulunduğum yerde kıvrılıp yatmanın bir kolayını arıyordum.

1. Bulunduğum yerde kıvrılıp yatmanın bir kolayını arıyordum.

5. Dönmek, sapmak

Örnek:

1. Ben onu görmemişçesine, gözlerimi ileriye dikerek yan yola kıvrıldım.

1. Ben onu görmemişçesine, gözlerimi ileriye dikerek yan yola kıvrıldım.

6. Katlanmak, bükülmek

Örnek:

1. Annem şişe çekerken kıvrılmış gazete kâğıdıyla yaptığı küçük alevli ısıtıcıları tenimize düşürür, yakardı.

1. Annem şişe çekerken kıvrılmış gazete kâğıdıyla yaptığı küçük alevli ısıtıcıları tenimize düşürür, yakardı.

7. Yol dönemeçli, virajlı olmak


kıvrım

İlgili Kelimeler:

kıvrım kıvrım

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bükülmüş, kıvrılmış şeylerin oluşturduğu kat, büklüm

Örnek:

1. Elinde sımsıkı tutmakta olduğu perdenin kıvrımlarını bıraktı, köşeye çekildi.

1. Elinde sımsıkı tutmakta olduğu perdenin kıvrımlarını bıraktı, köşeye çekildi.

2. Bir tatlı türü

Örnek:

1. Cevizli kıvrım.

1. Cevizli kıvrım.

3. Ayrım, dönemeç

Örnek:

1. Yolun kıvrımında ayrılanlarla dönüp bakıştık.

1. Yolun kıvrımında ayrılanlarla dönüp bakıştık.

4. jeoloji , jeoloji , jeoloji , jeoloji , Kıvrılma sonunda oluşan toprak dalgası


kıvrım kıvrım
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kıvrımları olan, dalgalanmış bir yüzey veya dalgalı bir çizgi biçiminde olan, büklüm büklüm

Örnek:

1. Saçları kıvrım kıvrım. Kıvrım kıvrım yollar.

1. Saçları kıvrım kıvrım. Kıvrım kıvrım yollar.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Kıvrımlı bir biçimde


kıvrım kıvrım kıvranmak
Anlamı:

1. çok acı çekerek kıvranmak

2. yalvarma, sıkıntı vb. bir sebeple çok kıvranmak


kıvrımlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvrımlanmak işi


kıvrımlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kıvrımlı duruma gelmek


kıvrımlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kıvrımı olan


kıvrımlılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvrımlı olma durumu


kıvrımsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kıvrımı olmayan


kıvrımsızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvrımsız olma durumu


kıvrıntı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvrım

2. Kıvrılan yer, dönemeç

Örnek:

1. Yolun kıvrıntısında.

1. Yolun kıvrıntısında.


kıya
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Adam öldürme suçu, cinayet


kıyabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıyabilmek işi


kıyabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Kıyma ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Nasıl olur, yurdunu çok seven Mehmet'e nasıl kıyabilir!

1. Nasıl olur, yurdunu çok seven Mehmet'e nasıl kıyabilir!


kıyacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cinayet işleyen kimse, cani


kıyafet

İlgili Kelimeler:

kıyafet balosu, kıyafet düşkünü, kıyafetname, kalıp kıyafet, kılık kıyafet, gece kıyafeti

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Giysi

Örnek:

1. Bu çelişki, kıyafetinin seçimi konusunda onu çıkmaza sokuyordu.

1. Bu çelişki, kıyafetinin seçimi konusunda onu çıkmaza sokuyordu.

2. Resmî giysi

Örnek:

1. Öyle de olsa ha deyince senin boyuna bosuna göre asker kıyafeti bulunur mu?

1. Öyle de olsa ha deyince senin boyuna bosuna göre asker kıyafeti bulunur mu?


Lisan : Arapça ḳiyāfet

Telaffuz : kıya:fet

kıyafet balosu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alışılmış giysilerin dışında her çeşit özel giysinin giyildiği balo