Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kıvançlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvançlanmak işi


kıvançlanmak fiil
Anlamı:

1. -den , -den , -den , -den , Kıvanç duymak, övünmek

Örnek:

1. Fallardan kıvançlanıyor mu yoksa değil mi, hiç belli etmiyordu.

1. Fallardan kıvançlanıyor mu yoksa değil mi, hiç belli etmiyordu.


kıvançlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Övünç duyan, iftihar eden

2. Övünç veren, iftihar edilecek

Örnek:

1. Teşrifiniz, bizler için kıvançlı bir olay olacaktır.

1. Teşrifiniz, bizler için kıvançlı bir olay olacaktır.

3. Sevinç duyan, mutlu


kıvandırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvandırmak işi


kıvandırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kıvanma işini yaptırmak


kıvanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvanma işi


kıvanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvanmak işi, övünme


kıvanmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -le , -le , -e , -e , -le , -le , Övünülecek bir olaydan dolayı sevinmek, iftihar etmek, memnun olmak


kivi
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kivigillerden, Yeni Zelanda'da yaşayan, kanatları küt olduğu için uçamayan, bacakları güçlü bir kuş, apteriks (Apteryx australis)


kivi
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Kahverengi tüylü kabuğu soyularak yenen yeşil renkli, sulu, C vitamini bakımından zengin meyve


kivigiller
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Omurgalı hayvanlardan kuşlar sınıfına giren bir familya


kıvıl kıvıl
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Topluca hareket edip kaynaşarak

Örnek:

1. Bu durumu çözemiyorum, içimdeki kıvıl kıvıl kurtlar capcanlı duruyor.

1. Bu durumu çözemiyorum, içimdeki kıvıl kıvıl kurtlar capcanlı duruyor.


kıvılcım
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yanmakta olan bir maddeden sıçrayan küçük ateş parçası, alev, çakım, çakın, çıngı, şerare

Örnek:

1. Eşeledik külleri, kıvılcımlar parladı.

1. Eşeledik külleri, kıvılcımlar parladı.

2. Demir, taş vb. maddelerin güçlü çarpışmasından sıçrayan ateş durumundaki parçacıkları

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Harekete geçiren etken

Örnek:

1. Beyninde çakan şimşeğin kıvılcımları hemen ağzından saçılır.

1. Beyninde çakan şimşeğin kıvılcımları hemen ağzından saçılır.

4. gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , Güneş yüzeyinde düzensiz aralıklarla görülen parlama


kıvılcımlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvılcımlanmak işi


kıvılcımlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kıvılcım saçarak yanmak, kıvılcımlı duruma gelmek

Örnek:

1. Babaevinde, lisede kıvılcımlanmış sonra da hâlâ sönmemiş kitap okuma aşkım...

1. Babaevinde, lisede kıvılcımlanmış sonra da hâlâ sönmemiş kitap okuma aşkım...


kıvılcımlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kıvılcımı olan, kıvılcım saçan

Örnek:

1. Kabarık göğsündeki parlak kıvılcımlı tüyleri, altından bir zırh gibiydi.

1. Kabarık göğsündeki parlak kıvılcımlı tüyleri, altından bir zırh gibiydi.


kıvılcımsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kıvılcımı olmayan, kıvılcım saçmayan


kıvır kıvır
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Büklümleri olan, kıvrımlı

Örnek:

1. Kız gür, kıvır kıvır saçlarının süslediği başını kaldırdı.

1. Kız gür, kıvır kıvır saçlarının süslediği başını kaldırdı.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Kıvrılmış durumda sürekli hareket ederek


kıvır zıvır
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Önemsiz, değersiz, derme çatma şey

Örnek:

1. Gezilere çıkanlar kürkler, bir yığın kıvır zıvır, gösterişli giysiler getirerek geçerler gümrükten.

1. Gezilere çıkanlar kürkler, bir yığın kıvır zıvır, gösterişli giysiler getirerek geçerler gümrükten.

2. Önemsiz ayrıntı

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gereksiz


kıvırabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvırabilmek işi


kıvırabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kıvırma ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Âdemoğullarının en güçlükle kıvırabildikleri işlerden biri de verdikleri sözde durmaktır.

1. Âdemoğullarının en güçlükle kıvırabildikleri işlerden biri de verdikleri sözde durmaktır.

2. Kıvırma becerisi bulunmak


kıvırcık

İlgili Kelimeler:

kıvırcık koyun, kıvırcık marul

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Küçük küçük kıvrımları olan

Örnek:

1. Amcam ise kıvırcık saçlı, biraz daha uzun, sağlam ve kalınca yapılı, yüz çizgileri çok güzel bir gençti.

1. Amcam ise kıvırcık saçlı, biraz daha uzun, sağlam ve kalınca yapılı, yüz çizgileri çok güzel bir gençti.

2. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Kıvırcık marul

3. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Genellikle Trakya ve Marmara'da yetiştirilen, beyaz tüylü, ince kuyruklu bir tür koyun, kıvırcık koyun


kıvırcık koyun
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kıvırcık


kıvırcık marul
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Yaprakları kıvırcık bir tür marul, kıvırcık


kıvırcıklaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıvırcıklaşmak işi