92406 kayıt bulundu.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Kazandırma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. ne yaptığı, nelerle uğraştığı anlaşılamamak
2. içyüzü bilinmemek
Ön Takı : (birinin)
1. isim , isim , isim , isim , Kazanılmak işi
1. Buna rağmen kazanılması ihtimali olmayan bu harbe girilmemesi için çalıştım.
1. Buna rağmen kazanılması ihtimali olmayan bu harbe girilmemesi için çalıştım.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kazanma işi yapılmak
1. Taş atıp kolunuz yorulmadan üstüne konduğunuz paranın nasıl kazanıldığını bir yazarsak görürsünüz.
1. Taş atıp kolunuz yorulmadan üstüne konduğunuz paranın nasıl kazanıldığını bir yazarsak görürsünüz.
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Yürürlükte olan hükümlere göre bir kimse yararına sabit olan hak, müktesep hak, hakkımüktesep
1. Ağlamakla kazanılmış hak, hıçkırıklarımızı dinleyecek kalp yoktur.
1. Ağlamakla kazanılmış hak, hıçkırıklarımızı dinleyecek kalp yoktur.
1. isim , isim , isim , isim , Kazanma işi
2. Bir iş yerinde çalışanlara sağlanan hukuksal, sosyal ve mali her türlü hak, avantaj
1. `sen dost kazanmanın yoluna bak, düşman kolay kazanılır` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Kazanmak işi
1. Daha önce kazanılmış bir maharet, yeni bir maharet kazanmayı güçleştirir.
1. Daha önce kazanılmış bir maharet, yeni bir maharet kazanmayı güçleştirir.
kazıkazan
1. -i , -i , -i , -i , Kazanç sağlamak
1. Bu beş lirayı bitirmeden ben para kazanmalıyım.
1. Bu beş lirayı bitirmeden ben para kazanmalıyım.
2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Olumlu, iyi bir sonuç elde etmek
1. Böyle yazılara hiç cevap vermeyiz ve yazı çok ağırsa dava açarak çok defa kazanırız.
1. Böyle yazılara hiç cevap vermeyiz ve yazı çok ağırsa dava açarak çok defa kazanırız.
3. Çıkmak, isabet etmek
4. Edinmek, sahip olmak
1. Emniyetlerini kazanmak için bu esrar bir kimya gibi gizli kalmalıdır.
1. Emniyetlerini kazanmak için bu esrar bir kimya gibi gizli kalmalıdır.
5. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tutulmak, yakalanmak
1. Huy kazanmak.
1. Huy kazanmak.
2. Dert kazanmak.
2. Dert kazanmak.
6. Kendinden yana çekmek
1. Bu genç şairin dostluğunu kazanmak için hiçbir külfete katlanmadım.
1. Bu genç şairin dostluğunu kazanmak için hiçbir külfete katlanmadım.
7. -den , -den , -den , -den , Ele geçirmek, fethetmek, kazanç sağlamak
1. Düşmandan yer kazanmak.
1. Düşmandan yer kazanmak.
8. Yenmek, galip gelmek
1. İşte, kesin, muharebeyi bu manevi kudret kazanacaktır.
1. İşte, kesin, muharebeyi bu manevi kudret kazanacaktır.
1. `kazancı olmayan kişinin evinde yemek pişmez` anlamında kullanılan bir söz
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kaza sonucu, yanlışlıkla, bilmeden, kazaen, ezkaza
1. Kazara çarptım herifçioğluna, koyduğu şeytan minarelerinin üstüne kıçüstü düşüverdi.
1. Kazara çarptım herifçioğluna, koyduğu şeytan minarelerinin üstüne kıçüstü düşüverdi.
2. Rastgele, tesadüfen
1. Köşkün kapısından kazara postacı geçse sapsarı kesilirdi.
1. Köşkün kapısından kazara postacı geçse sapsarı kesilirdi.
Lisan : Arapça ḳażāʾ + Farsça -rā
Telaffuz : kaza:ra:
1. isim , isim , isim , isim , Eklemli bir kol üzerinde hareket eden kepçeli bir çark veya zincirle donatılmış kazı makinesi, kazmaç, ekskavatör
Telaffuz : kaza'ratar
kazasız belasız
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kazaya uğramadan yapılan
1. Kazasız bir yolculuk.
1. Kazasız bir yolculuk.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Kazasız bir biçimde
1. Kazasız geldik.
1. Kazasız geldik.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kazaya veya güçlüğe, sıkıntıya uğramadan
1. Bu vartayı kazasız belasız atlattığı için memnundu.
1. Bu vartayı kazasız belasız atlattığı için memnundu.
1. isim , isim , isim , isim , Kaynağı Kafkasya olan ve hızlı oynanan bir halk dansı
2. Bu dansın müziği
Lisan : Rusça
Telaffuz : kaza'ska
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , İlmiye sınıfının yüksek derecesinde bulunan devlet görevlisi
1. Aslında Lale, eski konakları pek bilmez değildi. Bir kazasker kızıydı.
1. Aslında Lale, eski konakları pek bilmez değildi. Bir kazasker kızıydı.
2. Osmanlı döneminde mahkemelerin en yetkilisi
Lisan : Arapça ḳāżī + ʿasker
1. isim , isim , isim , isim , Kazaskerin yaptığı iş
2. Kazaskerin rütbesi ve makamı
1. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , namazı vaktinde kılmayarak daha sonra kılmak için ertelemek
1. Bu yaşa geldim, Allah'a bin şükür, namazımı kazaya bırakmadım.
1. Bu yaşa geldim, Allah'a bin şükür, namazımı kazaya bırakmadım.
2. orucu vaktinde tutmayarak daha sonra tutmak için ertelemek
1. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , namaz, vaktinde kılınamamak
1. Osman, kazaya kalan namazını daha ziyade geciktirmeden korkarak ayağa kalktı.
1. Osman, kazaya kalan namazını daha ziyade geciktirmeden korkarak ayağa kalktı.
2. oruç, vaktinde tutulamamak