Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kaynakçılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaynakçının yaptığı iş


kaynakhane
Anlamı:

1. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Kaynak işleri yapılan yer


Lisan : Türkçe kaynak + Farsça ḫāne

Telaffuz : kaynakha:ne

kaynaklanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaynaklanmak işi


kaynaklanmak fiil
Anlamı:

1. -den , -den , -den , -den , Kaynak durumunu almak

Örnek:

1. Gerçek yaşamdan kaynaklandıkları yorumlarla desteklense de bir türlü inandırıcılık kazanamıyorlardı.

1. Gerçek yaşamdan kaynaklandıkları yorumlarla desteklense de bir türlü inandırıcılık kazanamıyorlardı.


kaynaklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Belli bir kaynaktan gelen

Örnek:

1. O zaman da bunun egzotik kaynaklı bir ilgi olabileceğini düşünmüştüm.

1. O zaman da bunun egzotik kaynaklı bir ilgi olabileceğini düşünmüştüm.

2. Kaynak yapılmış


kaynama

İlgili Kelimeler:

kaynama noktası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaynamak işi

Örnek:

1. Kırılan kaval kemiği yeni yeni kaynamaya başladığında arkadaşları ona içkiye devam ederse sakat kalacağını söylediler.

1. Kırılan kaval kemiği yeni yeni kaynamaya başladığında arkadaşları ona içkiye devam ederse sakat kalacağını söylediler.

2. kimya , kimya , kimya , kimya , Boya filminde hava veya solvent buharının kabarcık durumunda bulunması


kaynama noktası
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , fizik , fizik , isim , isim , kimya , kimya , fizik , fizik , Bir sıvının üzerindeki basınçla o sıcaklıktaki doygun buhar basıncının denk olduğu sıcaklık


kaynamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulduğunda buhar durumuna geçerek fokurdamak

Örnek:

1. Su, 100 °C'de kaynar.

1. Su, 100 °C'de kaynar.

2. Yiyecek, içecek pişmek, haşlanmak

Örnek:

1. Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu.

1. Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu.

3. Yerden çıkmak

4. Kırık, çatlak kemik veya metal parçalar eski durumunu almak, birbirine yapışmak

5. Yara kapanmak, iyileşmek

6. Mayalı bir şey kabarıp köpürmek

Örnek:

1. Şıra kaynamış.

1. Şıra kaynamış.

7. Mide ekşimek

8. Çalkantı durumunda olmak, dalgalanmak

Örnek:

1. Deniz kaynıyor.

1. Deniz kaynıyor.

9. Çok miktarda bulunmak

Örnek:

1. Burası karınca kaynıyor.

1. Burası karınca kaynıyor.

10. Gizli bir iş çevirmek, için için hazırlanmak

Örnek:

1. Burada bir iş kaynıyor.

1. Burada bir iş kaynıyor.

11. Gerektiği gibi yapılamamak

Örnek:

1. Lafa daldık, ders kaynadı.

1. Lafa daldık, ders kaynadı.

12. Artmak, çoğalmak, yoğunlaşmak

Örnek:

1. Gittikçe kaynayıp kabaran bir hiddet, taşmak raddesine gelmiş kelimelerle dudaklarına kadar çıkıp titriyordu.

1. Gittikçe kaynayıp kabaran bir hiddet, taşmak raddesine gelmiş kelimelerle dudaklarına kadar çıkıp titriyordu.

13. Coşmak, heyecanlanmak

14. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir yerde huzursuzluk, tedirginlik olmak

15. argo , argo , argo , argo , Arada kaybolmak

Örnek:

1. Değerli bir çalışma kaynadı gibi geliyor bana.

1. Değerli bir çalışma kaynadı gibi geliyor bana.


kaynana

İlgili Kelimeler:

kaynana ağzı, kaynanadili, kaynana zırıltısı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kocaya veya kadına göre birbirlerinin annesi, kayınvalide, hanımanne

Örnek:

1. Kaynanasına, her zamanki gibi akşam yemeğine gidiyordu.

1. Kaynanasına, her zamanki gibi akşam yemeğine gidiyordu.


Telaffuz : ka'ynana

kaynana ağzı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , İleri geri veya yersiz konuşma, gereksiz dedikodu yapma

Örnek:

1. Yengeme bu kaynana ağzı yakışmıyor.

1. Yengeme bu kaynana ağzı yakışmıyor.


kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse gelinin başını yarar
Anlamı:

1. `kaynana ne kadar yumuşak huylu, ne kadar iyi davranışlı olursa olsun, her hâli gelini rahatsız eder` anlamında kullanılan bir söz


kaynana zırıltısı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir sap etrafında çevrilen, çevrildikçe takırtılı bir ses çıkaran çocuk oyuncağı


kaynanadili
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir iğne oyası motifi

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Dil biçiminde yassı ve dikenli dalları olan bir tür kaktüs


Telaffuz : kaynana'dili

kaynanalık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaynana olma durumu

2. Kaynanaya yakışır davranış


kaynanalık etmek
Anlamı:

1. kaynana, gelinine veya damadına kötü davranmak

2. birinin yaşayışına veya davranışına gereğinden çok karışmak

Örnek:

1. Sessizliğine, yumuşak başlı görünüşüne karşın, onun biraz kaynanalık edeceğini ben de tahmin ediyordum.

1. Sessizliğine, yumuşak başlı görünüşüne karşın, onun biraz kaynanalık edeceğini ben de tahmin ediyordum.


kaynanalık taslamak
Anlamı:

1. kaynana gibi davranmak

Örnek:

1. Hani kayınvalidem olsa, canım yanmayacak ama bana sürekli kaynanalık taslayan hanım, kocamın anası bile değil.

1. Hani kayınvalidem olsa, canım yanmayacak ama bana sürekli kaynanalık taslayan hanım, kocamın anası bile değil.


kaynar
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kaynamakta olan

Örnek:

1. Bir kaynar su kazanından dışarı fırlar gibi kendini caddenin serin havasına attı.

1. Bir kaynar su kazanından dışarı fırlar gibi kendini caddenin serin havasına attı.

2. Çok sıcak

3. isim , isim , isim , isim , Yeni doğum yapmış anneye ve konuklara sunulan tatlı içecek

4. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kaynak, pınar

5. isim , isim , isim , isim , Kaynarca


kaynarca
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaynak

2. Sıcak su kaynağı

3. Hastalara kaynatılarak içirilen pekmez, yağ ve baharat karışımı


Kaynarca
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sakarya iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : kayna'rca

kaynaşabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaynaşabilmek durumu


kaynaşabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Kaynaşma ihtimali veya imkânı bulunmak


kaynaşık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Birbirine kaynamış, kaynaşmış

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Kıpırdak, oynak (kadın)


Kaynaşlı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Düzce iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : kayna'şlı

kaynaşma

İlgili Kelimeler:

ünlü kaynaşması

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaynaşmak işi

Örnek:

1. Atmosfer karşılıklı anlayış ve kaynaşma atmosferi idi.

1. Atmosfer karşılıklı anlayış ve kaynaşma atmosferi idi.

2. Kalabalığın çok olduğu bir yerde kıpırdanma, hareketlilik

Örnek:

1. Don Luis bir iki rakam daha saymaya hazırlanmıştı ki kahvenin camı arkasından görünen sokakta ani bir kaynaşma oldu.

1. Don Luis bir iki rakam daha saymaya hazırlanmıştı ki kahvenin camı arkasından görünen sokakta ani bir kaynaşma oldu.

3. Huzursuzluk

Örnek:

1. Bir gulgule, bir haykırışma, bir kaynaşmadır koptu.

1. Bir gulgule, bir haykırışma, bir kaynaşmadır koptu.


kaynaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Ayrılmayacak bir biçimde birleşmek

Örnek:

1. Çakılla çimento kaynaşır.

1. Çakılla çimento kaynaşır.

2. Çok kalabalık ve hareketli olmak, hareket etmek

Örnek:

1. Kumun üstünde bir sürü kadın erkek, oğlan kız kaynaşıyor.

1. Kumun üstünde bir sürü kadın erkek, oğlan kız kaynaşıyor.

3. Birbirine iyice uymak

Örnek:

1. Bu iki renk iyi kaynaşmış.

1. Bu iki renk iyi kaynaşmış.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Uyuşmak, yakın ilişki kurmak, derinleştirmek, iyi anlaşmak

Örnek:

1. Ceylanlarla kaynaşan çocuk, onların seslerini tıpkı onlar gibi çıkarmayı öğrenmişti.

1. Ceylanlarla kaynaşan çocuk, onların seslerini tıpkı onlar gibi çıkarmayı öğrenmişti.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Huzursuzluk çıkmak

6. kimya , kimya , kimya , kimya , Birleşmek