Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kaymak takımı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaymak tabakası


kaymak taşı
Anlamı:

1. isim , isim , mineraloji , mineraloji , isim , isim , mineraloji , mineraloji , Parlatılmaya elverişli, yumuşak, beyaz, yarı saydam bir mermer türü, su mermeri, albatr


kaymakaltı
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Yağı alınmış süt


Telaffuz : kayma'kaltı

kaymakam
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir ilçede devleti temsil eden en yetkili yönetim görevlisi, ilçebay

Örnek:

1. Ama onlar da bu kaymakamın ne çetin ceviz olduğunu henüz bilmiyorlardı.

1. Ama onlar da bu kaymakamın ne çetin ceviz olduğunu henüz bilmiyorlardı.

2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Yarbay


Lisan : Arapça ḳāʾim + maḳām

kaymakamlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaymakam olma durumu

Örnek:

1. On sekiz sene kaymakamlık ve mutasarrıflık ettim.

1. On sekiz sene kaymakamlık ve mutasarrıflık ettim.

2. Kaymakamın görevi

3. Kaymakamın makamı ve bu makama bağlı resmî dairelerin bütünü

4. İlçe, kaza


kaymakçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaymak yapan veya satan kimse


kaymakçılık
Anlamı:

1. Kaymakçının yaptığı iş


kaymaklanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaymaklanmak işi

2. kimya , kimya , kimya , kimya , Oksitlenme sonucunda kuruyan, bağlayıcı içeren solvent bazlı boyaların yüzeyinde oluşan ve solventlerde çözünmeyen tabaka


kaymaklanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kaymak bağlamak, kaymak tutmak


kaymaklı

İlgili Kelimeler:

kaymaklı dondurma

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kaymağı olan

Örnek:

1. Kaymaklı süt.

1. Kaymaklı süt.

2. Üzerine veya içine kaymak konulmuş olan

Örnek:

1. Kaymaklı çileği yarına kalmaz bahanesiyle tüketti.

1. Kaymaklı çileği yarına kalmaz bahanesiyle tüketti.


kaymaklı dondurma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sütten yapılmış dondurma


kayme
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kâğıt para, kaime


Lisan : Arapça ḳāʾime

kaymelik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir kayme değerinde olan


kaynaç

İlgili Kelimeler:

kaynaç taşı

Anlamı:

1. isim , isim , jeoloji , jeoloji , isim , isim , jeoloji , jeoloji , Volkan bölgelerinde, belli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak, gayzer


kaynaç taşı
Anlamı:

1. isim , isim , mineraloji , mineraloji , isim , isim , mineraloji , mineraloji , Volkan bölgelerinde oluşan silisli çökelti, gayzerit


kaynağını (bir şeyden) almak
Anlamı:

1. bir esasa veya desteğe dayandırmak

Örnek:

1. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.

1. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.


kaynak

İlgili Kelimeler:

kaynakhane, kaynak kişi, kaynak korozyonu, kaynak makinesi, kaynak suyu, öz kaynak, bağımlı akım kaynağı, buzul kaynağı, elektrik kaynağı, enerji kaynağı, gelir kaynağı, güç kaynağı, haber kaynağı, ilham kaynağı, kesintisiz güç kaynağı, yer altı kaynakları

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir suyun çıktığı yer, kaynarca, pınar, memba, göz

Örnek:

1. Sonra yavaşça kaynağa doğru eğildi.

1. Sonra yavaşça kaynağa doğru eğildi.

2. Bir şeyin çıktığı yer, menşe

Örnek:

1. İnanılır kaynaklardan alınan haberlere göre...

1. İnanılır kaynaklardan alınan haberlere göre...

3. Gelir, kazanç, sağlık vb.ni sağlayıcı öge

Örnek:

1. Yabancı bir idare, iktisat, ticaret, memleketin bütün kazanç kaynaklarına musallat olur.

1. Yabancı bir idare, iktisat, ticaret, memleketin bütün kazanç kaynaklarına musallat olur.

4. Araştırma ve incelemede yararlanılan belge, referans

Örnek:

1. Tapu kayıtları onun XVI. yüzyılda yaşadığını gösteren başlıca kaynaklardandır.

1. Tapu kayıtları onun XVI. yüzyılda yaşadığını gösteren başlıca kaynaklardandır.

5. Herhangi bir bilim dalında yazılmış olan yazı veya eserlerin bütünü, literatür

6. İki metal veya yapay parçayı ısıl yolla birleştirme yöntemi, kaynaştırıp yapıştırma işi

7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sırayı beklemeden başkalarının hakkını alarak mevcut sıranın ön taraflarına girme işi

8. fizik , fizik , fizik , fizik , Herhangi bir enerjinin oluşup çevreye yayıldığı yer

Örnek:

1. Işık kaynağı.

1. Işık kaynağı.

2. Isı kaynağı.

2. Isı kaynağı.


kaynak kişi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sağlam, güvenilir, doğru bilgiler edinilen kimse


kaynak korozyonu
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Kaynak yapılan bölgelerde yüksek sıcaklıktan etkilenen metalin veya kaynağın dolgu maddesinin pası


kaynak makinesi
Anlamı:

1. isim , isim , teknik , teknik , isim , isim , teknik , teknik , Kaynak yapımında kullanılan makine

Örnek:

1. Kaynakçılar ellerinde kaynak makineleriyle kapılara, pencerelere koştular.

1. Kaynakçılar ellerinde kaynak makineleriyle kapılara, pencerelere koştular.


kaynak suyu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaynağın veya gözenin başında alınan su


kaynak yapmak
Anlamı:

1. iki metal veya yapay parçayı ısı yoluyla birleştirmek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , sırayı beklemeden başkalarının hakkını alarak mevcut sıranın ön taraflarına girmek


kaynakça
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Belli bir konu, yer ve dönemle ilgili yayınları kapsayan veya en iyilerini seçen eser, bibliyografya, bibliyografi


kaynakçacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaynakça hazırlayan kimse


kaynakçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaynak yapan kimse

Örnek:

1. Kaynakçılar ellerinde kaynak makineleriyle kapılara, pencerelere koştular.

1. Kaynakçılar ellerinde kaynak makineleriyle kapılara, pencerelere koştular.