92406 kayıt bulundu.
1. kaydedilmemiş veya yazıya geçirilmemiş olmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , ilgisiz, umursamaz, önem vermeyen durumda bulunmak
1. Ev sahipleri misafirlerini tanıştırmakta pek kayıtsız olduklarından ben kendimi kıza tanıttım.
1. Ev sahipleri misafirlerini tanıştırmakta pek kayıtsız olduklarından ben kendimi kıza tanıttım.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Hiçbir şart ve bağı olmaksızın
1. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
1. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İlgisiz, aldırmaz
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (kayıtsı'zca) İlgisiz, aldırmaz bir biçimde
1. Biraz kırlara baktıktan sonra kayıtsızca: -Korkma, dedi, senin canın kolay çıkmaz.
1. Biraz kırlara baktıktan sonra kayıtsızca: -Korkma, dedi, senin canın kolay çıkmaz.
1. isim , isim , isim , isim , İlgisizlik
1. Kayıtsızlıktan, tembellikten, gerilikten kurtulmak için inanmak lazım.
1. Kayıtsızlıktan, tembellikten, gerilikten kurtulmak için inanmak lazım.
1. bir yere mal olmaktan çıkararak defterde bu durumu belirtmek
Ön Takı : (birini veya bir şeyi)
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ansızın veya kısa sürede kaymak
Telaffuz : kayı'vermek
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Özel olarak yapılmış ayakkabıların altına yerleştirilmiş krampona benzeyen bir dizi tekerlekle kayılarak yapılan bir spor dalı
1. isim , isim , isim , isim , Türlü maddelerden yapılmış, altında tekerlekler bulunan, üzerinde kayılan alet
1. -e , -e , -e , -e , Arkaya doğru eğilerek, yaslanarak oturmak
1. Koltuğunda kaykılarak kendine güvenen bir iş adamı rahatlığıyla konuşabilir.
1. Koltuğunda kaykılarak kendine güvenen bir iş adamı rahatlığıyla konuşabilir.
anlam kayması, toprak kayması
1. isim , isim , isim , isim , Kaymak (II) işi
2. sinema , sinema , televizyon , televizyon , sinema , sinema , televizyon , televizyon , Herhangi bir nedenle filmin atlaması, görüntünün perdeye veya ekrana tam olarak gelmemesi
1. `sevdiği şeyden yoksun kalmak istemeyen kişi, onu sağlayacak araçları eli altında bulundurmalı ve bunun için gereken sıkıntılara katlanmalıdır` anlamında kullanılan bir söz
kaymakaltı, kaymak kâğıdı, kaymak tabakası, kaymak takımı, kaymak taşı, Afyon kaymağı, kireç kaymağı, nişadır kaymağı
1. isim , isim , isim , isim , Sütün veya yoğurdun yüzünde zar durumunda toplanan, açık sarı renkli, koyu yağlı katman, krema
2. Sütü yayvan kaplar içinde ve hafif ateşte tutarak elde edilen koyu, yağlı öz
3. Yağmur ve selden sonra toprağın üzerinde kalan özlü tabaka
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir şeyin en iyi ve seçkin bölümü
kaykaç, kaykay, sinekkaydı
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Düz, ıslak, donmuş veya kaygan bir yüzey üzerinde sürtünerek kolayca yer değiştirmek
1. Sol tekerlekler küçük bir hendeğin içine kaydı.
1. Sol tekerlekler küçük bir hendeğin içine kaydı.
2. Kaygan bir yüzey üzerinde birdenbire dengesini yitirmek
3. Durum değiştirmek
4. Anlamı değişmek
1. Bazen kelimeler başka anlamlara kayar.
1. Bazen kelimeler başka anlamlara kayar.
5. Kurtulmak
6. Yağışların etkisiyle toprağın alt tabakasının gevşemesi sonucu üst tabaka oynamak
7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Görüş, düşünce veya tutumunu değiştirmek
8. argo , argo , argo , argo , Cinsel ilişkide bulunmak
1. sütün veya bir sıvının üzerinde kaymak oluşmak, kaymaklanmak
1. Mektubunda diyorsun ki gel gayri / Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım
1. Mektubunda diyorsun ki gel gayri / Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım
1. bembeyaz ve pürüzsüz
2. tadı güzel ve yumuşak
1. Patlıcan kızartması, pilav, bir de koca kâse kaymak gibi yoğurttan oluşan yemeğimizi yedik.
1. Patlıcan kızartması, pilav, bir de koca kâse kaymak gibi yoğurttan oluşan yemeğimizi yedik.
1. isim , isim , isim , isim , Özen isteyen baskılarda kullanılan, düzgün, parlak, pürüzsüz kâğıt, kuşe kâğıdı, papyekuşe
1. isim , isim , isim , isim , Bir toplumun seçkin ve zengin kesimi, kaymak takımı