kaynamak

fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulduğunda buhar durumuna geçerek fokurdamak

Örnek:

1. Su, 100 °C'de kaynar.

1. Su, 100 °C'de kaynar.

2. Yiyecek, içecek pişmek, haşlanmak

Örnek:

1. Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu.

1. Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu.

3. Yerden çıkmak

4. Kırık, çatlak kemik veya metal parçalar eski durumunu almak, birbirine yapışmak

5. Yara kapanmak, iyileşmek

6. Mayalı bir şey kabarıp köpürmek

Örnek:

1. Şıra kaynamış.

1. Şıra kaynamış.

7. Mide ekşimek

8. Çalkantı durumunda olmak, dalgalanmak

Örnek:

1. Deniz kaynıyor.

1. Deniz kaynıyor.

9. Çok miktarda bulunmak

Örnek:

1. Burası karınca kaynıyor.

1. Burası karınca kaynıyor.

10. Gizli bir iş çevirmek, için için hazırlanmak

Örnek:

1. Burada bir iş kaynıyor.

1. Burada bir iş kaynıyor.

11. Gerektiği gibi yapılamamak

Örnek:

1. Lafa daldık, ders kaynadı.

1. Lafa daldık, ders kaynadı.

12. Artmak, çoğalmak, yoğunlaşmak

Örnek:

1. Gittikçe kaynayıp kabaran bir hiddet, taşmak raddesine gelmiş kelimelerle dudaklarına kadar çıkıp titriyordu.

1. Gittikçe kaynayıp kabaran bir hiddet, taşmak raddesine gelmiş kelimelerle dudaklarına kadar çıkıp titriyordu.

13. Coşmak, heyecanlanmak

14. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir yerde huzursuzluk, tedirginlik olmak

15. argo , argo , argo , argo , Arada kaybolmak

Örnek:

1. Değerli bir çalışma kaynadı gibi geliyor bana.

1. Değerli bir çalışma kaynadı gibi geliyor bana.