Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
ısıdenetir
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Bir yer veya nesnenin ısısını kendiliğinden düzenleyen, aynı derecede kalmasını sağlayan cihaz, termostat


Telaffuz : ısı'denetir

ışığa doğrulum
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Işık etkisiyle bir bitkinin büyüme hareketi, fototropizm


ışığa göçüm
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bir hücrelilerde birdenbire aydınlanma sonucu görülen tepkime, fototaktizm, fototaksi


ışığan
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Kışın yapraklarını dökmeyen, 3 metre boyunda, yaprakları sivri dikenli, beyaz çiçekli, meyvesi parlak kırmızı renkli bir tür çalı (Ilex colchica)


ışığı altında
Anlamı:

1. `bir durum veya düşüncenin konuyu aydınlatmasından yararlanarak, onu göz önünde tutarak` anlamında kullanılan bir söz


ışık

İlgili Kelimeler:

ışık akısı, ışık aylası, ışık aynası, ışık bacası, ışık çanağı, ışık değneği, ışık eğrisi, ışık göçüm, ışık gölge, ışık hızı, ışık ışını, ışıkkesen, ışık kirliliği, ışık korkusu, ışık küre, ışıkölçer, ışık ölçümü, ışık yılı, ışık yuvarı, ışığa doğrulum, ışığa göçüm, dağınık ışık, yeşil ışık, ay ışığı, burçlar ışığı, buz ışığı, gün ışığı, güven ışığı, projektör ışığı, umut ışığı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji, erke, ziya, nur, şavk

Örnek:

1. Okuyabilmek için kapıdaki ışık yeterli değildi.

1. Okuyabilmek için kapıdaki ışık yeterli değildi.

2. Bir yeri aydınlatmaya yarayan araç

Örnek:

1. Bir gece yatmışken kalktı, bitişik odaya girdi, ışığı yaktı.

1. Bir gece yatmışken kalktı, bitişik odaya girdi, ışığı yaktı.

3. Aydınlanmak için kullanılan elektrik

Örnek:

1. Apartmandaki dairelerin ışıkları kapalı, herkes mışıl mışıl uyuyor olmalı.

1. Apartmandaki dairelerin ışıkları kapalı, herkes mışıl mışıl uyuyor olmalı.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Mutluluk, sevinç veya zekâdan doğan, özellikle yüzde ve gözlerde beliren parıltı

Örnek:

1. Bütün gözlerden manalı ışıklar sıçrıyordu.

1. Bütün gözlerden manalı ışıklar sıçrıyordu.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yol gösteren, aydınlatan kimse, düşünce, eser vb

Örnek:

1. Sevgili Behçet Necatigil şiirimizin vazgeçilmez ışıklarından biri olarak ayrıldı aramızdan.

1. Sevgili Behçet Necatigil şiirimizin vazgeçilmez ışıklarından biri olarak ayrıldı aramızdan.

6. fizik , fizik , fizik , fizik , Yüksek derecede ısıtılan cisimlerin veya çeşitli enerji biçimleriyle uyarılan cisimlerin gaz ışı yaydığı gözle görülen ışıma


ışık akısı
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Birim yüzeyinden, birim zamanda geçen ışık enerjisi


ışık almak
Anlamı:

1. güneş ışığından yararlanır durumda olmak


ışık aylası
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Herhangi bir gök cismini çevreleyen ışıklı halka


ışık aynası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fotoğrafçılıkta ışığı yansıtmak için ışık kaynağının önüne konulan nesne


ışık bacası
Anlamı:

1. isim , isim , mimarlık , mimarlık , isim , isim , mimarlık , mimarlık , Işığın yapıların içine iyice girebilmesi için yapılan baca


ışık çanağı
Anlamı:

1. isim , isim , tiyatro , tiyatro , isim , isim , tiyatro , tiyatro , Sahneyi aydınlatmak için değişik açılardan ışığın gelmesini sağlayan çukur madenî yansıtıcı


ışık değneği
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir ışık kaynağından yayılan yoğun aydınlık, hüzme

Örnek:

1. Program dağıtan kızlar şimdi fenerlerin ışık değneğiyle gecikenlere yol gösteriyorlar.

1. Program dağıtan kızlar şimdi fenerlerin ışık değneğiyle gecikenlere yol gösteriyorlar.


ışık eğrisi
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Değişken bir yıldızın parlaklığının zamana göre değişimi gösteren grafik


ışık göçüm
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bitkilerde protoplazmanın ışığa gösterdiği tepki


ışık gölge
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Resimde ışıklı ve gölgeli bölümlerin birbirine göre dağılımını gösteren kısımlar


ışık hızı
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , fizik , fizik , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , fizik , fizik , Işığın bir saniyede aldığı yol


ışık ışını
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Yayılan ışığın izlediği doğru


ışık kirliliği
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Işık kaynağının, konumu, yeri, yönü, zamanı ve yoğunluğu bakımından yanlış ve uygunsuz biçimde kullanılması


ışık korkusu
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Bazı canlıların ışıktan korkma duygusu


ışık küre
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Işık yuvarı


ışık ölçümü
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Fiziğin, ışık miktarının ölçülmesini ve cisimlerin ışığı iletme, yansıtma, dağıtma vb. özelliklerini inceleyen bölümü, fotometri


ışık tutmak
Anlamı:

1. bir yeri ışıkla aydınlatmak

Örnek:

1. Biraz evvel bize ışık tutan sakallı adam bu hareketime dikkat etmişti.

1. Biraz evvel bize ışık tutan sakallı adam bu hareketime dikkat etmişti.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , düşüncesiyle kılavuzluk etmek, konuyu aydınlatıcı düşünceler söylemek, tutacağı yolu göstermek

Örnek:

1. Gökalp, bu odada her gün yeni bir konuya ışık tutardı.

1. Gökalp, bu odada her gün yeni bir konuya ışık tutardı.


ışık yılı
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Işığın bir yılda aldığı yol


ışık yuvarı
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Güneş'in veya bir yıldızın görülen yüzeyi, ışık küre, fotosfer