92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Işıldamak, parlamak
1. isim , isim , isim , isim , Karanlıkta bir hedefi aydınlatmak için kullanılan dar, uzun bir ışın demeti çıkaran ışık kaynağı, projektör
1. Çamlıca sırtlarında iki uçaksavar ışıldağı karanlık gökyüzünü tarıyorlardı.
1. Çamlıca sırtlarında iki uçaksavar ışıldağı karanlık gökyüzünü tarıyorlardı.
2. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Parlayan, ışıltılı
1. isim , isim , isim , isim , Işıldamak işi
1. Eğer karşısında bir ayna olsaydı, deniz mavisi gözlerinin içinde iki güneş damlasının ışıldamaya başladığını görecekti.
1. Eğer karşısında bir ayna olsaydı, deniz mavisi gözlerinin içinde iki güneş damlasının ışıldamaya başladığını görecekti.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Titrek, parlak bir ışık saçmak, parıldamak
1. Kızın yolunu beklerken karardıklarını, gölgelendiklerini, sonra kız gelince sevinçle ışıldadıklarını görmüştü.
1. Kızın yolunu beklerken karardıklarını, gölgelendiklerini, sonra kız gelince sevinçle ışıldadıklarını görmüştü.
1. -i , -i , -i , -i , Işıldamasını sağlamak, ışıl ışıl parlatmak, parıldatmak
1. isim , isim , isim , isim , Işıldama işi
1. Su damlacıklarının pırıl pırıl ışıldayışı büyüleyici ama kitaplar da ıslanmakta.
1. Su damlacıklarının pırıl pırıl ışıldayışı büyüleyici ama kitaplar da ıslanmakta.
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Terlemekten veya sıcaktan vücutta meydana gelen küçük pembe kabartılar, ısırgın
1. isim , isim , isim , isim , Hafif ışık, ışıntı, parıltı
1. Bu kâğıtlara gözleri tuhaf bir ışıltı ile parlayarak baktığına dikkat etti.
1. Bu kâğıtlara gözleri tuhaf bir ışıltı ile parlayarak baktığına dikkat etti.
2. Bir şeyin ışıldarken saçtığı ışık
1. Hâlâ yeni bir sır aramakta / Yıldızlar ışıltıyla uzakta
1. Hâlâ yeni bir sır aramakta / Yıldızlar ışıltıyla uzakta
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Işıltısı olan, ışıltı yapan
1. Bulutun ardından yine ışıltılı bir gece yarısı çıkıp gelmişti.
1. Bulutun ardından yine ışıltılı bir gece yarısı çıkıp gelmişti.
isim babası, isim cümlesi, isim çekimi, isim durumu, isim gövdesi, isim hakkı, isim hâli, isim kökü, isim tabanı, isim tamlaması, isimden türeme isim, isimden türeme fiil, ismiyle müsemma, birleşik isim, cins isim, fiilden türeme isim, özel isim, somut isim, soyut isim, takma isim, türemiş isim, yalın isim, aile ismi, kod ismi, soy ismi, topluluk ismi
1. isim , isim , isim , isim , Ad (I)
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kişi, insan
1. Biz eskidikçe yaşlarımız yirmiden yirmi bire, yirmi birden yirmi ikiye bastıkça yeni yüzler, yeni isimler katılıyor aramıza.
1. Biz eskidikçe yaşlarımız yirmiden yirmi bire, yirmi birden yirmi ikiye bastıkça yeni yüzler, yeni isimler katılıyor aramıza.
3. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Ad (I)
Lisan : Arapça ism
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Bir ürüne veya bir kavrama ilk defa ad veren kişi
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ad çekimi
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ad cümlesi
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ad durumu
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ad gövdesi
1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Bir ticarethanenin veya malın adını kullanma karşılığında talep edilen hak, patent hakkı
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ad durumu
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ad kökü
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ad tabanı
zincirleme ad tamlaması, zincirleme isim tamlaması
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ad tamlaması