92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Doğrulama işine konu olmak veya doğrulama işi yapılmak
1. Siyasetin çok önemli bir kuralı bir kez daha doğrulanıyordu.
1. Siyasetin çok önemli bir kuralı bir kez daha doğrulanıyordu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Eğik veya eğri bir şey, düz bir duruma gelmek
2. Oturan veya yatan bir kimse toparlanmak, dik bir duruma gelmek
1. Sırtı dönük orta yaşlı adam doğruldu.
1. Sırtı dönük orta yaşlı adam doğruldu.
3. -e , -e , -e , -e , Yönelmek
1. Çocuk hızlı, paytak adımlarla parkın kapısına doğruldu.
1. Çocuk hızlı, paytak adımlarla parkın kapısına doğruldu.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yeniden güçlenmek, kalkınmak
5. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Para sağlanmak, kazanılmak
1. Nasıl, gündelik doğruldu mu?
1. Nasıl, gündelik doğruldu mu?
1. isim , isim , isim , isim , Doğrultma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Doğrultmaya gücü yetmek
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , İki yönlü bir dalgalı akımı, bir yönlü doğru akıma çevirmeye yarayan aygıt, redresör
1. -i , -i , -i , -i , Doğrulmasını sağlamak, doğru duruma getirmek
1. Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı.
1. Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı.
2. Düzeltmek
1. Yanlışları doğrultmak.
1. Yanlışları doğrultmak.
3. Yöneltmek
1. Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu.
1. Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu.
4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Yön bulmak
1. Karşıki tepeye bakarak yolu doğrultup geldim.
1. Karşıki tepeye bakarak yolu doğrultup geldim.
5. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Para sağlamak, kazanmak
1. Bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz.
1. Bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz.
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Bir nokta veya bir çizginin hareketine yön vererek bu hareketi yöneten şey
2. matematik , matematik , matematik , matematik , Çizgi oluşturan noktanın veya yüzey oluşturan çizginin yönelmesi gereken doğrultuyu gösteren çizgi veya düzlem
1. isim , isim , isim , isim , Yön, istikamet
1. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda ... devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.
1. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda ... devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.
2. Tutulan, izlenen yol
3. matematik , matematik , matematik , matematik , Paralel olmayan iki sonsuz doğruyu birbirinden ayırt ettiren durum
1. Düz gittiği veya geldiği düşünülen bir okun uzayda kalan izi, okun doğrultusunu gösterir.
1. Düz gittiği veya geldiği düşünülen bir okun uzayda kalan izi, okun doğrultusunu gösterir.
4. matematik , matematik , matematik , matematik , Belli bir sonsuz doğrunun belirttiği tek yol, istikamet
1. sıfat , sıfat , matematik , matematik , sıfat , sıfat , matematik , matematik , Bir doğru boyunca olan, müstakim
1. Doğrulu hareket.
1. Doğrulu hareket.
1. isim , isim , isim , isim , Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet
1. Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma / Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma
1. Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma / Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma
2. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması
güne doğrulum, ışığa doğrulum, yere doğrulum, kimya doğrulumu
1. isim , isim , biyoloji , biyoloji , isim , isim , biyoloji , biyoloji , Yönelim
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Aniden doğrulmak
1. Yahya Kemal, ağzının iki yanından pastasının çikolatası sızarken doğruluverdi.
1. Yahya Kemal, ağzının iki yanından pastasının çikolatası sızarken doğruluverdi.
Telaffuz : doğrulu'vermek
1. `işlerinde doğruluktan ayrılmayan kişiye Tanrı her zaman yardım eder` anlamında kullanılan bir söz