doğrultmak

fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Doğrulmasını sağlamak, doğru duruma getirmek

Örnek:

1. Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı.

1. Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı.

2. Düzeltmek

Örnek:

1. Yanlışları doğrultmak.

1. Yanlışları doğrultmak.

3. Yöneltmek

Örnek:

1. Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu.

1. Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu.

4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Yön bulmak

Örnek:

1. Karşıki tepeye bakarak yolu doğrultup geldim.

1. Karşıki tepeye bakarak yolu doğrultup geldim.

5. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Para sağlamak, kazanmak

Örnek:

1. Bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz.

1. Bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz.