1. -i , -i , -i , -i , Doğrulmasını sağlamak, doğru duruma getirmek
1. Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı.
1. Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı.
2. Düzeltmek
1. Yanlışları doğrultmak.
1. Yanlışları doğrultmak.
3. Yöneltmek
1. Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu.
1. Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu.
4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Yön bulmak
1. Karşıki tepeye bakarak yolu doğrultup geldim.
1. Karşıki tepeye bakarak yolu doğrultup geldim.
5. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Para sağlamak, kazanmak
1. Bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz.
1. Bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz.